Aydınlatma görevini yerine getiriyor, ama aynı zamanda, bu veriyi transfer edebiliyoruz. | TED | انه يؤدي وظيفة الاضاءة لكن في نفس الوقت نستطيع بث هذه البيانات |
Fakat aynı zamanda biz Arab mirasıyla da yeniden bağlantı kuruyoruz. | TED | ولكن في نفس الوقت نحن نعيد الارتباط ونؤكد اهمية تراثنا العربي. |
Mesaj yazıyordu ve aynı anda hem mesaj yazıp hem de yürüyemiyordu. | TED | كان يرسل باستخدام هاتفه, ولم يستطع الكتابة و المشي في نفس الوقت. |
İş yerinde performans ve memnuniyeti aynı anda iyileştirirsiniz, çünkü her iki karmaşıklığa da mani olan temel nedeni kaldırdınız. | TED | و في نفس الوقت سوف تحسّن الأداء و الرضا في العمل لأنك قد أزلت السبب الرئيسي الذي يعطل تعقيدات الاثنين. |
Bu arada, ben payımı almalıyım ki dövüştüğünüz adam da payını alabilsin. | Open Subtitles | و في نفس الوقت أنا اُريد حصتي حتى يحصل الجميع على حصصهم |
Yine tam burada olacaklar aynı saatte, aynı yerde, önümüzdeki hafta. | Open Subtitles | سيعودوا مرة أخري في نفس الوقت و المكان ، الاسبوع القادم |
Çünkü biliyorsunuz ki sizinle aynı zamanda bağıran sekiz kişi var. | TED | لأنكم تعرفون، أن هناك 8 أشخاص آخرين يصرخون في نفس الوقت. |
Demokrasi ve tiyatronun antik Yunan ile aynı zamanda ortaya çıkması tesadüf değil. | TED | ليس هنالك مصادفة بأن الديموقراطية والمسرح ظهروا في نفس الوقت في أثينا القديمة. |
Bir hayalperestim, fakat aynı zamanda özgün şeyleri ve hiçbir zaman kaçmak istemeyeceğim, en içteki doğamızla ilgilenmeyi seviyorum. | TED | أنا حالمة ولكن في نفس الوقت أحب الأشياء الحقيقية وتتعامل مع أعماق طبيعتنا، والتي لا أرغب أبدًا بالهروب منها. |
Kim ki bilgisini arttırır aynı zamanda çektiği acıyı da arttırır. | Open Subtitles | الشخص الذي يتزود من المعرفة يتزود في نفس الوقت من المعاناة |
aynı zamanda bu yıkıntıyı durdurmanın sadece bir yolu olmalı. | Open Subtitles | في نفس الوقت قد يكون هناك طريقة لإيقاف هذا الدمار |
aynı zamanda, Önceki üç albümünden... daha derin ve daha zengin içerikliydi. | Open Subtitles | في نفس الوقت انها تقوم بتعميق و إثراء المعنى للثلاثة ألبومات اللاحقة |
Senin ve şu siyahi arkadaşın elbiseleri aynı anda çıkarıldı. | Open Subtitles | لقد غيرنا ملابسك أنت و الرجل الملون في نفس الوقت |
aynı anda hem burnunu hem de kıçını silebileceksin artık! | Open Subtitles | الآن يمكنك أن تنظف أنفك وتمسح مؤخرتك في نفس الوقت |
İki tanesi aynı anda kesilse bile bütün şebeke gitmiyor. | Open Subtitles | إذا أخفقوا اثنين في نفس الوقت ممكن أن يدركوا الإصابة |
Onu bırakarak, acını fark edip, aynı anda onu da serbest bırakacaksın. | Open Subtitles | بتركه يذهب أنتي تعترفين بالألم الذي تشعرين به وتطلقينه في نفس الوقت |
hem de aralıksız. aynı anda tam 60 tane BBG evi var. | Open Subtitles | وهو لا يتوقف، فهناك ستون مسابقةٍ . كهذه تدور في نفس الوقت |
prim dahil maaş paketi 400.000 dolar. Bu arada, aynı yıl için, 5 milyon dolar üzerinde para toplayan bir | TED | في نفس الوقت و السنة متوسط المرتب لمدير تنفيزي في شركة طبية لأعمال الخير تقدر ب5 مليون دولار في الولايات المتحدة |
Bu arada iki grubu aynı anda nasıl MR cihazına nasıl sığdırdığını bilmek isterseniz benimle sonra görüşün. | TED | وبالمناسبة، لو أردت أن تعرف كيف بإمكانها وضع شخصين في جهاز التصوير المغناطيسي في نفس الوقت تحدث لي لاحقاً. |
Yarın sabah aynı saatte tekrar bir araya gelmemizi öneriyorum. | Open Subtitles | أقترح أن نعيد عقد اجتماعنا في نفس الوقت غدا صباحًا |
Bir yandan da, enteresan araç gereçleri tanıtan bir web sitem var ve burada teknolojinin en son yenilikleriyle ilgili günlük saplantılarımı yayımlıyorum. | TED | في نفس الوقت قمت بإدارة موقع إلكتروني بإستخدام أدوات رائعة بحيث اصدر تقرير يومي عن آخر أخبار التكنولوجيا |
Çünkü, çok mutluyum ama bir o kadar da korkuyorum. | Open Subtitles | لأنـي سـعيـدة جــدا وخائفة في نفس الوقت. |
aynı dönemde, bu seviyeyi geçebilen şirketlerin sayısı 46,136. | TED | في نفس الوقت. عددية الربحيين الذين تخطوا هي 46136 |
Anne, seni haftaya aynı gün gene arayacağım. | Open Subtitles | لا بأس لا بأس إسمعي سأتصل بكِ الأسبوع القادم في نفس الوقت |
bu sırada sen de sakin durmalısın. Böyle etrafta istediğin gibi gezemezsin. | Open Subtitles | في نفس الوقت يجب عليك أن تستريح لا يمكنك التجول في الخارج |