"duyguların" - ترجمة من تركي إلى عربي

• المشاعر
• مشاعرك
• مشاعر
• العواطف
• مشاعركِ
• عواطفك
• العاطفة
• بمشاعرك
• مشاعراً
• للعواطف
• عواطف
• بمشاعر
• الأحاسيس
• ومشاعرك
• مشاعركَ

Bu tepkiden bıkmış oluyorlar ama bu duyguların sebebini bilmiyorlar.
و هم لا يعلمون حقيقة من أين أتت تلك المشاعر

İkimiz de, duyguların gözlerde görülmesinin duygusal efsane olduğunu biliyoruz.
كلانا يعرف أنْ أسطورة المشاعر التي تظهر العواطف هي العين

Dünyaya ve çevrendeki insanlara sanki duyguların varmış gibi yapıyorsun.
تظاهر بأنّ مشاعرك موجودة لأجل العالم ولأجل الناس من حولك

Ama başkalarının duygularını kendi duyguların gibi hissetmeye çalışmak ...seni çok fazla yorabilir.
لكنّه يمكن أن يكون مستنزِفاً أن تحاولي الإحساس بمشاعر الكل بالإضافة إلى مشاعرك

Bunun senin için acı verici olduğunu biliyorum. Krala karşı duyguların var.
أعلم أن هذا لابد أن يكون مؤلما لكِ، لديكِ مشاعر تجاه الملك.

duyguların, çalkantılı hareketiyle anılan bir organla ilişkilendirilmesi belki de oldukça mantıklı.
ومن المنطقي على الأرجح أن تربط العواطف بعضو يتصف بالتبدل المستمر لأحواله.

duyguların yoğunlaştığında neredeyse her şeyi yapıyorsun.
حينما تكون مشاعركِ في ذروتها يمكنكِ فعل أي شيء

duyguların bizi körleştirmesi kolaydır, ve korku bizi karanlığa doğru iter.
من السهل ان ندع المشاعر تعمينا ندع الخوف يقودنا الى الظلام

Mırıltılar tüm duyguların tavana uçmasına yol açar.
الغوغاء تسبب المشاعر للتحليق الى السقف.

Çeteler dünyanın son birkaç saatindeki duyguların nüfusunun farklı istatistik analizlerini temin ediyor.
الغوغاء تقدم مختلف أعطال الإحصاء لعالم المشاعر في الساعات القليلة الفائتة.

Son olarak, bulunulan yerin, duygu ifadelerinin coğrafi dağılımını gösteren bir harita üzerinde, duyguların yerlerini değiştirmelerine yol açtığını görüyoruz.
أخيراً، يسبب المكان تحريك المشاعر لأوضاعهم في خارطة العالم مظهرة التوزيع الجغرافي للمشاعر.

Ayrıca bu duyguların ufak bir şeklini daha önce de hissettin.
بالإضافة، لقد شعرت بمثل تلك المشاعر من قبل، نوع ما بشكل مصغر.

Ama bazen yememek daha kötü, çünkü duyguların aşırıya kaçmaya başIıyor.
حسناً، لكن أحياناً عندما لاتأكلين فالأمر أسوء لأنك تبدأين باسترجاع مشاعرك

Çok fazla kaygı ve korku yüklü olduğunu göremiyorsun. Bütün gerçek duyguların ve gerçek anılarının etrafına bir duvar örmüşsün.
أنتي تحملين الكثير من الألم و الخوف, حتى بنيتي جدران حول مشاعرك الحقيقية لتخفيهم

Nasıl biri olduğum hakkında hiçbir fikrin yok, yani tüm duyguların AŞAĞIDAN geliyor.
ليس لديك أى فكرة عما أحبه,لذا كل مشاعرك تجاهى تأتى من تحت

Fakat diğer yandan, bir danışmanın veya akıl hocasının ayn sahtekârlık duygusunu yaşadığını duymak bu duyguların salınmasını sağlayabilir.
لكن من ناحية أخرى، سماع أن مرشدٍ أو ناصحٍ ما عانى من مشاعر الاحتيال هذه يمكن أن يخفف من تأثيرها.

Onları sevmeyiz, ama negatif duyguların güçlü bir göstergesidir.
نحن لا نحبها لكنها علامة قوية على مشاعر سلبية.

Adını bile bilmediğim duyguların yararını görebiliyordum.
كانت تحركني مشاعر أعجز عن تسميتها حقاً.

Sanırım duyguların bu kadar kötü bir yanı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
أفترض أني لن أدرك ذلك أن العواطف يمكن أن تسبب الإحباط

Sakin ol. Çünkü duyguların durumu daha da kötüleştiriyor.
اهدئي فحسب، فأنا أعتقد بانَّ مشاعركِ تزيد المشكلة

duyguların kontrolü ele geçirdi. Çok sinirlenmiştin. Çoğu insana göre bu kötü bir şey değil.
عواطفك تستولي عليك ، تصبح غاضباً لمعظم الأشخاص هذا ليس بالشئ السئ

Romantik bakış açısına göre önce tutku geliyor, sonra duyguların taşması ve sonra bütün bunlar bir şekil alıyor.
وجهة النظر العاطفية تلك تقول أن الشغف بالشئ يأتي أولاً ثم تتدفق تلك العاطفة لتتشكَّل بطريقة ما في صورة معينة.

Kişisel duyguların şirket politikasını etkilemesine izin vermezsin.
لا يمكنك السماح بمشاعرك الشخصية بأن تـؤثر على السياسة

Öyle işte, böyle duyguların var olması utanç verici.
أجل, إنه من المحرج أن تكنٍ مشاعراً لأحدهم

Pek çok kişi tarafından ruhun merkezi olarak düşünüldü, duyguların saklandığı yer olarak.
وقد اعتبره العديدون كمستقر للروح، كمستودع للعواطف.

Gerçek duygusal zekâ, duygularımız hakkında inanış şeklimize yön veren ve mutluluk, nefret, öfke veya sevgi gibi duyguların hâlâ değişebildiğini anlamamızı isteyen sosyal, politik ve kültürel güçleri anlamamızı gerektirir.
الذكاء العاطفي الحقيقي يتطلب أن نفهم القوى الاجتماعية والسياسية والثقافية التي شكّلت ما نعتقده عن عواطفنا، وأن نفهم كيف أن عواطف السعادة أو الحزن أو الحب أو الغضب ربما لا زالت تتغير حتى الآن.

Farkettim ki,birbirimizden süphe ettikçe duyguların bulanıklaştırdıklarını daha mantıklı kılma umuduyla, daha da sahte bir berraklığa doğru sürükleniyorduk.
بالرغم من أنني أبادر بالشك مازلت متمسكة بالأمل الكاذب - بأن المبرر يقدر على إبعاد الإرتباك الناتج من الأحاسيس

Yalnızca diyorum ki son zamanlarda başına çok şey geldi ve duyguların darmadağın oldu.
إنّما أقصد أنّك عانيت الكثير مؤخّرًا ومشاعرك تائهة.

Oh, duyguların mı incindi, sivri surat?
هل آذيتُ مشاعركَ يا صاحب الوجهِ المدبب ؟