Birbirleriyle yan yana yaşıyorlarmış gibi görünüyorlardı. | Open Subtitles | يبدو أنهم كانوا يعيشون جنبا إلى جنب مع بعضهم البعض |
Karla kaplı bir dağda, bir mağarada yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | كانوا يعيشون في كهف في غابة يكسوها الثلج. |
Örneğin, O zaman Amerikanın yüzde 91'i.... ...çifliklerde yada küçük kasabalarında yaşıyordu. | TED | فعلى سبيل المثال، في ذلك العصر، 91 بالمائة من سكان أمريكا كانوا يعيشون في المزارع أو في قرى صغيرة |
O gezegende kaç kişi yaşıyordu? | Open Subtitles | كم من الناس كانوا يعيشون على هذا الكوكب ؟ |
İçeriye girmenden daha önceden beri, senin kıllı Chia Pet kukunda yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ربما كانوا يعيشون في مهبلك المشعر من قبل أن اتيت إلى هنا |
Çok kötü plastik çarşaflarla parkta... ...bu şekilde yaşıyorlardı. | TED | كانوا يعيشون هكذا مع الأغطية البلاستيكية السيئة للغاية كهذه التي تظهر في الصورة في الحديقة. |
Onlar Küçük Asya'da yaşadılar ve yaklaşık yüz yıl önce olan bir soykırımdan sonra Yunanistan'a kaçtılar | TED | كانوا يعيشون في آسيا الصغرى، ثم هربوا إلى اليونان بسبب الإبادة الجماعية التي حدثت قبل مئات السنين |
Ama geride tüneller bırakmışlardı aylarca yaşadıkları ve çalıştıkları bütün bu boş yerler. | Open Subtitles | لكنّهم تركوا خلفهم هذه الأنفاق, كل هذه المساحات الخالية التي كانوا يعيشون و يعملون فيها لشهور. |
Onca zaman, bu yalanı yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | كل هذا الوقت، كانوا يعيشون تلك الأكذوبة |
Geçen ay boyunca, Malibu Springs şaraphanesinde Amerika rüyasını yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | لقد كانوا يعيشون الحلم الأمريكي كعمال في "ماليبو سبرينغز) للخمور" طيلة الشهر الماضي). |
Kurbanlarımız çok radar altında yaşıyorlarmış. | Open Subtitles | يبدو (فيكس) لدينا كانوا يعيشون الى حد كبير خارج الشبكة: |
En azından 100 tanesi bu adada yaşıyordu. | Open Subtitles | لابد أن عددهم كان على الأقل 100 شخص كانوا يعيشون على هذه الجزيرة |
Doğru, ama bu çocuklar sokakta yaşıyordu, değil mi? | Open Subtitles | صحيح. ولكن هؤلاء الأطفال كانوا يعيشون في الشوارع، صحيح؟ |
Fakat şu gerçeği bir düşünün: 1800'lerde 30 kişiden biri şehirde yaşıyordu, bugün iki kişiden biri şehirde yaşıyor ve yarın neredeyse herkes şehirde yaşayacak. | TED | لكن انتبهوا لمسألة واحدة: في القرن الثامن عشر 1 من 30 شخصًا كانوا يعيشون في المدن، اليوم 1 من 2 يعيشيون في المدن، وغدًا الجميع سيصبحون هنالك افتراضيًا. |
Ama 100 yıl gibi yakın bir zaman önce, on insandan sadece ikisi şehirde yaşıyordu ve ondan önce, sayı daha da azdı. | TED | لكن ومنذ مئة سنة مضت اثنين فقط من أصل عشر أشخاص كانوا يعيشون في المدينة وقبل ذلك كانت النسبة أقل . |
Emek verdikleri toprakların üzerinde yaşıyorlardı. | TED | لقد كانوا يعيشون في الأرض التي يعملون عليها. |
Ve onlar o zamanlar uzaklarda yaşıyorlardı. | TED | وقد كانوا يعيشون بعيدا جدا عن العالم الصناعي |
Ama bunların hepsi normal hayat yaşıyorlardı. | Open Subtitles | ولكنهم جميعاً , كانوا يعيشون حياة طبيعية |
Günlük yaşıyorlardı, maaştan maaşa şimdi o da bitti. | Open Subtitles | أناس أضرهم الاقتصاد للتو لقد كانوا يعيشون يوما بيوم من قسط إلى قسط للأسف لقد أنتهى هذا |
Ve bayanlar baylar, üç-altı ay daha uzun yaşadılar. | TED | وأيها السيدات والسادة، كانوا يعيشون لفترة أطول ما بين ثلاثة إلى ستة أشهر. |
Ama onlar Tanrının Oğlu'yla birlikte yaşadılar. | Open Subtitles | لكنهم قالوا أنهم كانوا يعيشون مع ابن الله |
- ...oradan önce yaşadıkları yeri bulmayı deneyebiliriz. | Open Subtitles | فربما يجب أن نكتشف أين كانوا يعيشون قبل ذلك |