Bu adlandırmanın nedeni, çekirdeklerinin yani merkezlerinin çok aktif olması. | TED | و ندعوهم كذلك بسبب نواتهم أو مركزهم كونه ناشط جداً |
Tuvaletlerini kullandırmayacak kadar adi olduğu için, McDonald's'ı bırakan binlerce kişi... | Open Subtitles | بل هنالك العديد يفضلون ماكدونالز, كونه رخيصة وقادرة على أن تمتعهم |
Bu canavara, polis olmanın kanunlarının üstünde olmak demek olmadığını gösterin. | Open Subtitles | ـ بينوا لهذا الوحش بأن كونه شرطي لا يضعه فوق القانون |
Bu yolculukları coğrafi bir değişimden ziyade dilsel bir değişim olarak yaşadım. | TED | اختبرت تجربة الانتقال, ليس بقدر كونه تحول جغرافي من كونه تحول لغوي. |
Kendilerinden feragat ederler çünkü kimse, hiç kimse tek başına olmakla başa çıkamaz. | Open Subtitles | لأنه لا أحد، لا أحد إطلاقا لا أحد يستطيع التأقلم مع كونه بمفرده |
Peki bu neden önemli, basitçe çok ilginç olmasının dışında. | TED | الآن، لماذا هذا مهم، بصرف النظر عن كونه مثيرا للاهتمام؟ |
O gece buraya geldiğimizde karanlık olması bir yana yol çok uzundu. | Open Subtitles | عدا كونه مظلم هذا ماكان عليه الأمر تلك الليلة حين حضرنا هنا |
Web dizisi olduğundan ve 50'lerindeki birinin düşündüğü kadar vasat olmadığından dolayı size hitap etmemiş olması mümkün müdür? | Open Subtitles | هل تعتقدي أنّه من الممكنِ بأن لا تستجيبي له كونه شيئاً إلكترونياً و إنّه ليس حقاً وسيلة تعني بشئ |
Benim şahsi dert ortağım olduğu için eğer ben varsam, bizimle ilgilenecek. | Open Subtitles | و كونه المستشار الشخصي المقرب فهو مهتم فقط إذا كنتُ في المجموعة |
Ancak o da benimle aynı sorundan muzdarip, yani duyma engelli olduğu için orduya katılamayacak. | TED | ومع ذلك فهو في نفس المأزق الذي أنا فيه. غير قادر على الالتحاق بالجيش كونه أصم. |
Arabistan'da gay olmak, burada hıristiyanlık karşıtı olmak gibi bir şey. | Open Subtitles | كون المرء شاذ جنسيا فى السعودية مثل كونه ضد المسيح هنا. |
Bahriyeli olmak hoşuna gidiyordu ama hayatının yeni kısmına başlamak için can atıyordu. | Open Subtitles | أحب كونه جنديا في البحرية لكنه كان يتوق لبدء فصل جديد من حياته |
Eğer iki eli olsaydı, evet ama engelli biri olarak, mümkününatı yok. | Open Subtitles | لو كان لديه يداه الإثنتان، أجل ولكن كونه أحد أطرافه مبتور، مستحيل |
ve engel olmanın aksine, her zaman bizi yükseltecek biri olmaya çalıştım. | Open Subtitles | وبعيداً عن كونه عائقاً، فإني دائماً اعتبرته الشيئ المميز جداً الذي يربطنا. |
Otistik olmakla ilgili ve çok fazla hayal gücüne sahip olmakla ilgili sorunlar var. | TED | هناك مشاكل لكونك متوحد. وهناك مشاكل كونه لديك خيال واسع ونشط جدا. |
Bizim burnumuzdan çok daha güçlü olmasının yanında, bir köpeğin koku alma duygusu hiçbir şekilde görülmeyen şeyleri algılamasını sağlar. | TED | إلى جانب كونه أقوى بكثير من أنوفنا، يمكن للكلب شم أشياء لم يراها على الإطلاق |
Bunun yerine ben, Christopher ile çalıştım; öncelikle onun fiilleri için sorumlu olduğu yönünde, sonrasında onu hiç suç işlemeyeceği bir yere yerleştirdim. | TED | بدلاً من ذلك، عملت معه بدايةً على كونه مسؤول عن أفعاله وثانياً تعهده على عدم التعدي مره أخرى. |
Sonra bir gün Hunter Cole, Hunter Cole olmayı bıraktı. | Open Subtitles | بعدها،في يوم من الايام هانتر كول توقف كونه هانتر كول |
O zamanlar tartışmalı olmasına ve hâlâ tartışmalı kalmasına rağmen Cage'in görüşü, gerçek sessizlik diye bir şeyin olmadığını yönünde. | TED | ومثير للجدل رغم كونه كذلك، وحتى مثيرا للجدل مع أنه لازال موجودا، هدف كايج هو أنه لا يوجد صمت بالفعل. |
Ve eminim Rie siyah olma gerçeği hakkında senden daha bilgilidir. | Open Subtitles | وأعتقد أنها كانت تعرف أكثر منك عن واقع كونه أسمر البشرة |
Biz güvenli olduğuna emin olana kadar kimse içeri girmeyecek. | Open Subtitles | لن يتمكن أحد من الخروج, حتى نتأكد من كونه آمناً |
Bu günlerde daha iyi olmaya başlamıştı bu nadir bir olay. | Open Subtitles | لكنه جيد في كونه جيد وفي هذه الأيام يندر وجود أمثاله |
Birkaç uzvunu yitirmesinin ABD senatörü olmasını engellemesine izin vermedi. | Open Subtitles | نعم,لم يدع كونه مبتور اليد من أن يصبح سيناتور أمريكا |