Bir ay içinde idam edilecek, bu da demek oluyor ki, bu nehrin ötesinde ondan daha tehlikeli kimse yok, çünkü kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | و سيعدم بالكرسي الكهربائي بعد شهر و هذا يعني أنه لا يوجد من هو أخطر منه على ضفة هذا النهر لأنه ليس لديه ما يخسره الآن |
Unutmayın, bu piçlerin kaybedecek bir şeyi yok. - Dikkatli olun. - Bize güvenebilirsin, patron. | Open Subtitles | و تذكروا أنه ليس لديه ما يخسره لذلك إحذروا |
kaybedecek bir şeyi yok, ama reddediyor. | Open Subtitles | ليس لديه ما يخسره ومع ذلك يرفض.. |
Yani kaybedecek bir şeyi olmayan bir avukatla karşı karşıyayız. | Open Subtitles | إذاً نحن نواجه محامياً ليس لديه ما يخسره |
Ve peşimden gelmekte ısrarcı olursanız şunu aklınızdan çıkarmayın kaybedecek bir şeyi olmayan bir adamdan daha iyi bir oyuncu yoktur. | Open Subtitles | و إذا أصريت على السعي ورائي، فإنتبه لذلك جيداً، لا يوجد منافس أفضل من رجل ليس لديه ما يخسره. |
En kötüsü de, böyle bir adamın kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını bilmek. | Open Subtitles | .الجزء الأسوء هو معرفة آن ذالك الرجل ليس لديه ما يخسره |
Zaten ishal olduğunu söyledi. kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | قال لها أن عنده إسهال ليس لديه ما يخسره |
kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | ليس لديه ما يخسره |
kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | ليس لديه ما يخسره |