Yutaka'nın beni görmek istemesinin asıl sebebi buymuş. | Open Subtitles | هو السبب الحقيقي الذي يجعل يوتاكا يرغب في رؤيتي |
Senin burada olmanın asıl sebebi bu. | Open Subtitles | انهم قلقون بشأني كثيراً وهذا هو السبب الحقيقي لوجودكِ هنا |
Bu gösteriyi sergilemenizin asıl sebebi belki de buydu. | Open Subtitles | ربما هذا هو السبب الحقيقي لقيامك بهذه اللوحة |
Ama bence kararımın asıl nedeni bu değil. | Open Subtitles | و لكن لا أعتقد أن ذلك هو السبب الحقيقي لقراري |
Yani benimle birlikte gelmek istememesinin asıl nedeni bu. | Open Subtitles | فهذا هو السبب الحقيقي في عدم رغبتها بأن تأتي معي |
Aniden çıkan bu şeyin gerçek sebebi nedir? | Open Subtitles | ما هو السبب الحقيقي لهذا الإخبار المفاجئ؟ |
Herkesin merak ettiği soru şu ayrılmanızın asıl sebebi neydi? | Open Subtitles | حتى إنتقلت ملكيته لفرانك ميدجان الجميع يود أن يعرف ما هو السبب الحقيقي الذي أدّى لمغادرتك؟ |
Bu gemide olmamın asıl sebebi o. | Open Subtitles | وهذا هو السبب الحقيقي .لتواجدي على متن هذا القارب |
Stresin sağlıksız alışkanlıklara yol açması kesinlikle mümkün ve artan kardiyovasküler riskin asıl sebebi de bu. | TED | من المؤكد أنه يحتمل للإجهاد أن يؤدي إلى عادات غير صحية، وهذا هو السبب الحقيقي لارتفاع خطر التعرض لأمراض القلبية الوعائية. |
Boston'a geri dönmenin asıl sebebi ne? | Open Subtitles | ما هو السبب الحقيقي لرجوعك بوسطن ؟ |
Ama bunu konuşmamızın asıl sebebi bunu söylemekten korkman. | Open Subtitles | -أعلم ذلك لكن خوفك من قول ذلك هو السبب الحقيقي لخوضنا هذه المحادثة |
Yani Winchester'a değil de Coccham'a eve gitmemizin asıl sebebi nedir? | Open Subtitles | إذن، ما هو السبب الحقيقي أننا نسافر إلي (كوشام) وليس (ونشستر)؟ |
Benimle Kabil'e gelmemenin asıl sebebi bu muydu? | Open Subtitles | أذلك هو السبب الحقيقي لعدم مجيئك معي إلى (كابول)؟ |
"asıl sebebi bu olamaz." | TED | "ليس هذا هو السبب الحقيقي". |
Seni yemeğe çağırmamın asıl nedeni buydu. | Open Subtitles | هذا هو السبب الحقيقي لدعوتي لك على الغذاء |
Aniden çıkan bu şeyin gerçek sebebi nedir? | Open Subtitles | ما هو السبب الحقيقي لهذا الإخبار المفاجئ؟ |