Olmayan insanlara bağırıp gecenin bir yarısı salondaki kilimi yakan ben değilim. | Open Subtitles | لست أنا من يصرخ على أناس ليسوا موجودين ويقوم بإحراق سجاده الصاله في منتصف الليل |
Bir yerlerde yangın olduğunu bağırıp duruyordu. Deli gibi davranıyordu. | Open Subtitles | كان يصرخ على الكل حيال نار في مكان ما هائج كرجلٌ مجنون |
Bahçıvanın tekine otlarla ilgili bağırıp çağırdığını bile hayal edebiliyorum. | Open Subtitles | أتخيل رؤيته يصرخ على عامل الحديقة بشأن كل الحشائش |
Bir içki dükkanın önünde dikilip ordan geçen herkese bağırıyordu. | Open Subtitles | كان وافقًا خارج حانة يصرخ على أي أحد يسّير في الشارع. |
Baban dün gece arka bahçemde durup bana bağırıyordu sonrasında nihayet uyuyabildim uyandığımda ise bir ağaca bağlı hâldeydim ve yüzümde penisler vardı. | Open Subtitles | والدك كان في حديقتي يصرخ على طوال الليل وبعد أن استطعت النوم أخيرا استيقظت مقيدا بشجرة ومع قضيب على وجهي |
Cansız nesnelere falan bağırıyordu. | Open Subtitles | حيث أنّه كان يصرخ على الأشياء الجامدة |
Bir şeyin yeri değişse, kızıp, bağırmaya başlıyor. | Open Subtitles | يصرخ على كل شيء اذا وجد شيئا في غير مكانه بدأ بالصراخ |
Gelir gelmez herkese bağırmaya... ve emirler yağdırmaya başlamıştı. | Open Subtitles | منذ البداية، كان يصرخ على الناس ويأمر الجميع |
Temel olarak Bostonlu pislik herifin teki penisine bağırıp yeniden kendine gelmesi için onu korkutacak. | Open Subtitles | ماهي؟ حسناً في الأساس شخص من بوسطن يصرخ على أعضائك ليخيفها كي تعمل من جديد |
Benim büyükbabam bana bağırıp sigara içer sadece. Lanet olsun! - Yardım et ona. | Open Subtitles | جدي فقط يصرخ على التلفاز و يدخن ـ ساعديها، ساعديها ـ تباً، حسنا، حسناً! |
Geç kaldığı için Paul'e bağırıp duruyor. | Open Subtitles | -إنه دائماً يصرخ على (بول) لأنه يأتي متأخراً |
Neden sürekli kuşa bağırıp duruyor? | Open Subtitles | -لمَ يصرخ على العصفور؟ |
Yönetmen Ra Im'e bağırıyordu, ama sonra "Çok para kazanıyorum" geldi... | Open Subtitles | المخرج كان يصرخ على را إم و لكن " أنا اكسب الكثير من المال" جاء |
Nikki'ye bağırıyordu. Çok kızmışa benziyordu. | Open Subtitles | لقد كان يصرخ على نيكي ، لقد كان غاضبا |
Yangın musluğuna delice bağırıyordu. | Open Subtitles | كان يصرخ على صنبور إطفاء الحرائق |
O anı Erthan Bier'e sorduğumda o kadar heyecanlandı ki telefonda resmen bağırıyordu. | TED | عندما سألت (إيثان بيير) عن هذه اللحظة، أصبح متحمساً جداً لدرجة أنه كان حرفياً، يصرخ على الهاتف. |
Hayır. O hayata bağırıyordu. | Open Subtitles | كلا, كان يصرخ على الحياة |
Biri ötekine bağırmaya başlamış. | Open Subtitles | القندس بدأ يصرخ على القندس الآخر |
Biri ötekine bağırmaya başlamış. ""Seni salak kunduz,"" demiş. | Open Subtitles | القندس بدأ يصرخ على القندس الآخر قال : "أيها القندس الغبي" |