başarısızlık fikri konusundan dolayı onlara neredeyse bunu hiç sergilemeyecektim. | TED | والتي لم اظهرها على الاطلاق بسبب الفكرة المنتشرة عن الفشل |
başarısızlık karşısında kendilerini daha çabuk toparlayabildiler. Yani yeni bir özgüven kazandılar. | TED | وأصبحوا أكثر إصرار على مواجهة الفشل فقد ربحوا ببساطة ثقة جديدة بالنفس |
İçinizden birisi, açılmayı bekleyen kocaman bir başarısızlık kutusu gibi! | Open Subtitles | وأحدكم ليس إلا علبة كبيرة من الفشل تنتظر أن تُفتح |
Eğer bu kendinle dürüst olmakla alakalıysa, bütün hayatımın bir başarısızlık olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | إذا كان هذا حول الصدق مع نفسي أعتقد أن كامل حياتي كانت فشل |
Neden doğum kontrolü için çiftlerin yüzde 20'si kondoma yılda yüzde 15'den fazla başarısızlık oranına rağmen güveniyor? | TED | لماذا يعتمد 20 بالمائة من الأزواج على الواقي الذكري لمنع الحمل في حين أن للواقي الذكري معدل فشل سنوي يفوق 15 بالمائة؟ |
başarısızlık kaçınılmaz olduğunda, yalan söyleyin, inkar edin ve suçu başkalarının üzerine atın. | Open Subtitles | عندها يكون الفشل لا مفر منه فأنت ستكذب وتنكر وتضع اللوم على الآخرين |
Aslında insanoğlunun karşı karşıya kaldığı muhtemel sonucun başarısızlık olduğu probleme bile cevaplar ve çözümler sağlamaya çalışmakta bir başarı vardır. | TED | في الحقيقة، هناك إنجازات في السعي، ومحاولة تقديم أجوبة وحلول للمشاكل التي تواجه الإنسانية حتى عندما تكون النتيجة المحتملة هي الفشل. |
iş birliği yapmalıyız hayal gücü belirleme çünkü başarısızlık bir seçenek değildir. | TED | نحتاج للتعاون، والابتكار، والعزيمة، لأن الفشل ليس خيارا. |
Harvard'da biyoloji öğrettiğim 41 yıl boyunca, maalesef, çok zeki öğrencilerin, akademik kariyer olasılığına ve hatta zorunlu olmayan bilim dersleri dahi almaya, başarısızlık korkusu yüzünden sırt çevirdiklerine tanık oldum. | TED | خلال 41 عاما من تدريس علم الأحياء في جامعة هارفرد، رأيت بحزن الطلاب العباقرة يُبعَدون عن مهنة علمية محتملة أو حتى أخذ المواد الإختيارية في العلوم لأنهم كانوا يخافون من الفشل. |
Şans görünüşte talihten kaynaklanan başarı veya başarısızlık olarak tanımlanır. | TED | يعرف الحظ على أنه النجاح أو الفشل سببه الصدفة على ما يبدو. |
O zaman, tek amacımız başarısızlık konusunu masaya yatırmaktı. | TED | في هذه اللحظة، نيتنا الوحيدة أن نعرض موضوع الفشل للنقاش. |
Oysa psikolojik yaralanmalar, bedensel yaralanmalardan daha sık başımıza gelir. başarısızlık, reddedilme veya yalnızlık gibi yaralanmalar. | TED | ففي أغلب الأحيان، نعاني من الإصابات النفسية أكثر من الجسدية. إصابات مثل الفشل أو الرفض أو الوحدة. |
Bence başarısızlık önemli, çünkü giderseniz, deneyimlerseniz, başarısız olabilirsiniz. | TED | أعتقد أن الفشل مهم لأنك إذا ذهبت وجربت يمكن أن تفشل. |
Çünkü hayatlarının bir yerinde bazen tek bir başarısızlık, onları başaramayacaklarına ikna ediyor ve onlar da inanıyor. | TED | لأنه في نقطة ما على مدى الطريق، في بعض الأحيان فشل واحد، أقنعهم أنهم لا يستطيعون النجاح فصدقوا ذلك. |
Avusturyalı bir eşle çok fena başarısızlık yaşadığım için Tibetli bir eşle egzotik bir hayal kırıklığı yanıltıcı geliyor. | Open Subtitles | منذ أن فشلت مع زوجتى النمساوية فشل غريب مَع زوجة تيبتية تَبْدو خاطئةً. |
Bu başarısızlık Mars'ta olsaydı hepsi ölmüş olurdu. | Open Subtitles | فشل كهذا على المريخ، سيتسبب في قتلهم جميعا. |
Sefillik, gurursuzluk eğitimdeki başarısızlık. | Open Subtitles | افتقار الذوق غير وطني فشل نظامنا التعليمي غير وطني |
Ve bu sadece bizim için bir başarısızlık değildi, onun tüm hayatını etkileyecek bir başarısızlıktı. | TED | وكما تعلمون، لم يكن فشلاً لنا بحد ذاته، بل كان فشلاً سيؤثر على حياته بصورة كلية. |
Ancak trajedi beni, bir ebeveyn olarak başarısız olduğuma ikna etti ve bugün beni buraya getiren şey kısmen bu başarısızlık duygusu. | TED | لكن المأساة جعلتني أثق بأنني فاشلة كـأم، وهذا الشعور بالفشل هو أحد الأسباب التي جاءت بي هنا اليوم. |
Bunu kayda almak istiyorum çünkü başarısızlık videoları her zaman viral oluyor. | Open Subtitles | لأنني أردت تصوير هذا لأن المقاطع الفاشلة دائماً تنتشر بسرعة. |
Daha uzun sürenlerde oldu: beş yaşından 15 yaşına kadar, bu sözde benim yan işim olacaktı, ve sonunda başarısızlık duygusuna yol açtı. | TED | وعندي اشياء عاشت طويلة منها من عمر خمسة الي عمر 15 وكان من المفترض ان تكون مهنتي الجانبية وقادت الي إحساس بالفشل. |
Bazen sana baktığım zaman başarısızlık bırakmış olmaktan korkuyorum. | Open Subtitles | لكن عندما أنظر إليك أحيانا خشيت أن أكون قد ورثتك الإخفاق |
karar verirsen evine geri dönmek bir başarısızlık sayılmaz. | Open Subtitles | فلا يوجد أي معنى للفشل في العودة إلى الوطن. |
Bu İngilizler için Dunkirk'ten bu yana yaşanmış en büyük başarısızlık. Biliyorum çünkü oradan en son tahliye edilen kişi bendim. | Open Subtitles | هذه قد تكون أكبر نكسة للبريطانيين منذ دنكيرك |
Ve de bu hedef tür günlük uyku biraz ve bütün gece iş bu - Ibaadi gözümün önünden bu başarısızlık - icin | Open Subtitles | و كما أن هذا النوع ينامون طاول النهار و يعملون طوال الليل - أبعدي هذا الفاشل عن ناظري - أنظر، توقف! |
Bu arada gerçek bir başarısızlık örneği olurdun. | Open Subtitles | هل كان يمكن أن يكون فشلا ذريعا، بالمناسبة. |
Ama babamın bir başarısızlık olduğumu düşünerek ölmesini istemiyorum. | Open Subtitles | ولكنني لا أريد أن يموت ابي وهو يظنني فاشلا |
Bunun hepsi bir başarısızlık... tamamen ve mutlak bir başarısızlık. | Open Subtitles | والآن هذا كلّه فشل فشلٌ كاملٌ ومطلق |
RB:Bence başarı ile başarısızlık arasında çok ince bir ayrım var. | TED | ر ب:حسنا, أعتقد أن هناك خطا فاصلا رفيعا بين النجاح والفشل. |