Deniz kaplumbağalarının suda kayması için daha düz ve hafif kabukları vardır. | TED | سلاحف البحار ذات أصداف ملساء ولامعة؛ من أجل حركة سلِسة في الماء. |
Uyuşturucu dairesi kartellerle savaşmak için daha çok adam istiyordu. | Open Subtitles | ادارة مكافحة المخدرات ارادت احذية أكثر على الارض لمحاربة العصابات. |
Senin için daha fazlası olabilirim Chimene, eğer izin verirsen... | Open Subtitles | يمكننى أن اكون أكثر بالنسبة لك شيمين لو سمحتى لى |
Evet, deli gibi büyüyorlar bu yüzden talebi karşılamak için daha fazla jet almak zorundalar. | Open Subtitles | لذا هم يجِب أَن يشتروا طائرات أكثر لكي يستطيعوا تغطية الإحتياج الآن دعوني أَسألكم يا أولاد سؤال مجنون |
Mısır gevreği sizin için daha iyi, donut'un tadı çok daha iyi, ama işin sonunda hiçbiri diğerinden daha iyi değil, zor bir seçim. | TED | إن الحبوب أفضل بالنسبة لك، الكعك المحلى طعمه أفضل بكثير، وعمومًا فإن كليهما ليس بأفضل من الآخر، خيار صعب. |
Bunun hepimizden çok senin için daha zor olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | أعلم بأن الأمر أكثر صعوبة بالنسبة لكِ من بقيتنا جميعاً |
Linux her bir görevi önem sırasına göre derecelendirirdi bazen de görevleri yapmak yerine önem sırası için daha çok zaman harcardı. | TED | كانت لينكس تقوم بترتيب كل مهمّة من مهامها حسب أهميّتها، مستغرقةً أحياناً وقتاً أكثر في ترتيبها بدلاً من أدائها. |
Keşke senin için daha fazlasını yapabilseydim. Keşke daha fazla zamanımız olsaydı. | Open Subtitles | انا فقط تمنيت لو انى فعلت شيئا من أجل.لو ان لدى الوقت |
Eh, bu görev için daha iyi bir adam düşünemiyorum. | Open Subtitles | لا أفكّر في رجل أفضل منك من أجل هذه المهمة. |
Senin için daha fazla hayat sigortası yaptırmalıydı, ama yaptırmadı. | Open Subtitles | كان يجب أن يحصل على تأمين أكثر على حياته، لم يفعل هذا |
O zamanlar efendim, kocam için, onun güvenliği ve akıl sağlığı için daha çok korkmuştum. | Open Subtitles | حسنا , في ذلك الوقت , يا سيدي كنت خائفة أكثر على زوجي على سلامته وسلامة قراراته |
Eger bir rapor hazirlarsan, isler benim için daha da kötüye gider. | Open Subtitles | إن قدمتي تقريراً يمكن أن تسوء الأمور أكثر بالنسبة لي |
Evet, deli gibi büyüyorlar bu yüzden talebi karşılamak için daha fazla jet almak zorundalar. | Open Subtitles | نعم، وهم ينمون بشكل جنوني لذا هم يجِب أَن يشتروا طائرات أكثر لكي يستطيعوا تغطية الإحتياج |
Sert bir yatak, sırtınız için daha faydalıymış. | Open Subtitles | إنهم يقولون أن مرتبة قاسية تكون أفضل بالنسبة للظهر |
Bunu kendin için daha zor bir hale getiriyorsun dostum! | Open Subtitles | أنت فقط تجعل الأمر أكثر سوءًا بالنسبة لك يا رجل |
Bu oldukça basit: Büyümek için daha fazla üretmek, ekonomiye daha fazla şey dâhil etmek zorundasınız. | TED | إنها بسيطة إلى حد ما من أجل أن تنمو، عليك أن تكون منتج أكثر تضخ أكثر في اقتصادنا |
ama merak etme bununla beni sevdiğini söylemeye çalıştığını düşünmüyorum Bunun için daha çok erken. Ama kim bilir? | Open Subtitles | لا تخف , لم يحن الوقت الذي تحبني فيه مازال الوقت مبكراً , لا احد يعلم ذلك |
Japonlar oranın benim için daha güvenli olduğunu söylüyorlardı. | Open Subtitles | اليابانيون إعتقدوا انها ستكون أكثر أمانا لي هناك |
Grev yapın, seks için daha fazla zamana sahip olursunuz. | Open Subtitles | الآن مع الإضراب، سيتوفر لديهم مزيد من الوقت لممارسة الجنس. |
Doğruyu söylemem gerekirse, köpek için daha fazla endişeliyim. | Open Subtitles | حتى أكون صادقة معكِ، فأنا مهمومة أكثر بشأن الكلب |
ve kanda dolaşmaya devam edecekler. Tümörü bulmak için daha fazla zamanları olacak. | TED | وبالتالي سوف تستمر في السريان خلال الدم وتتيح مزيداً من الوقت للوصول للورم |
Ne? Ayın çıkması için daha erken! | Open Subtitles | ألا يزال الوقت مبكراً جداً على ظهور القمر ؟ |
Hayır, bu konuşmayı yapmak için daha çok erk- | Open Subtitles | من المُبكر جداً خوض هذا الحديــ... |
Daha fazla paramız olduğu için daha fazla seksi kız bulacağız. | Open Subtitles | لمزيد من المال الذي يبدو أن لديها، وسخونة الفتيات أننا سنصل. |