Eğer kelimeleri bilmiyorsanız bu, kavramı anlamadığınız anlamına gelir ve bu nedenle kavramın bile bir olasılık olduğunu anlamazsınız. | TED | وإذا لم تعرف الكلمات، يعني أنه ليس بوسعك إدراك المعنى، وبالتالي، إن عدم إدراك ذلك المعنى يهدم احتمال وجوده. |
İlerledikçe olasılık kapsamını değiştirecek daha çok küçük kılavuzlara ihtiyacımız var. | TED | نحتاج مرشدين صغار حيث نتعلم ونحن نمضي مرشدين يغيرون نطاق الاحتمالات |
-Peki ufak bir olasılık var. -Eğer adanın uydu istasyonuna ulaşırsak. | Open Subtitles | اذن هناك إمكانية صغيرة لو امكننا ان نَصِلُ لمحطةَ القمر الصناعي، أَنْ |
Sırf planlara bakmak bile aklımıza bir sürü olasılık getirdi. | Open Subtitles | مجرد النظر في الخطط، انها فتحت عالما جديدا من الاحتمال. |
Çocuğu hastanede olduğuna göre ağlaması çok yüksek bir olasılık. | Open Subtitles | حسنا ، إبنها في المستشفى هناك إحتمال كبير لتذرف الدموع |
Artık, evin hayaletli olduğu gibi bir olasılık için boşuna endişelendiğimize eminim. | Open Subtitles | لقد اقتنعت الآن أن مخاوفنا كانت غير مبررة بخصوص احتمالية وجود شبح |
olasılık Kuramı der ki kimse geleceği kesin doğrulukla tahmin edemez. | Open Subtitles | تنصّ نظريّة الإحتمال أنّه لا يُمكن للمرء التنبّؤ بالمُستقبل بشكل يقين. |
olasılık dışı senaryomuza göre uyurgezerliği, 24 saat açık sebze pazarını ve bir tane dahi uyanık olmayan mal sahibini içeriyor. | Open Subtitles | انه جزء من سيناريو غير محتمل يتضمّن المشي أثناء النوم التسوّق للزهور لمدة 24 ساعة مع أقل من مالك محل مُتيقظ |
En az üç olasılık var. Bir olasılık şöyle, ben kilo alınca, senin de kilo almana sebep oluyor, | TED | هناك على الأقل ثلاث إحتمالات. أولاً، إحتمال أنه، بينما أكتسب انا الوزن، يتسبب ذلك في إكتسابك للوزن، |
Ancak üçüncü bir ihtimal var, Baştan çıkaran, büyüleyen ve korkutan bir olasılık | TED | لكن هنالك احتمال ثالث، احتمال جذاب مثير للفضول والخوف. |
İşte bir olasılık: Basit bir tanımla, ülkeler gücü temsil ederler. | TED | وهذا احتمال واحد: بالأساس،فالدول تمثل القوة. |
Pek çok çevrecinin ortaya attığı olasılık: Onları yiyebilir miyiz? | TED | حسنا، احتمال واحد أن الكثير من دعاة حماية البيئة أثاروا ايمكننا أن نأكلهم ؟ |
Eğer söylediğin doğruysa, bu olasılık kurallarına karşı geliyorum demektir. | Open Subtitles | لو أن ماتقوله صحيح .. فيبدو أننى أتحدى قانون الاحتمالات |
Bayes'in yaptığı şey esasında bilim adamlarının dünyayı irdeleme şeklini olasılık yöntemini kullanarak karakterize etmek ve tanımlamak için matematiksel bir yol sunmaktı. | TED | وما قام به بايس بشكل أساسي كان ابتكار طريقة رياضية باستخدام نظرية الاحتمالات لتمييز و توصيف كيف يتوصل العلماء إلى حقائق عن العالم. |
Düşük olasılık, ama yine de bir ihtimal... aranan isim Charles Harold Calthrop. | Open Subtitles | هناك إمكانية ضعيفة، ضعيفة جدا الاسم تشارلز هارولد كالثروب. |
Ama bilinçsiz olarak onlara koşullu olasılık oranını verecek gayet karmaşık hesaplamaları yapıyorlar. | TED | ولكن دون وعي منهم، يقومون بتلك الحسابات المعقدة للغاية والتي ستعطيهم مقياسا من الاحتمال الشرطي. |
Ama hepinizin bildiği bir başka olasılık var -- küresel düzlem. | TED | لكن هناك إحتمال آخر محتمل أنكم جميعاً تعرفونه -- الفراغ الكروي. |
Demek istediğim öyle bir durum yarat ki tek bir olasılık bile olmasın. | Open Subtitles | ما أقوله هو أن تحاول أن تخلق موقفاً حيث لا يوجد أي احتمالية. |
İkinci olasılık, doğal geleneksel tarzda bir evrimin doğanın güçleri tarafından dayatılmasıdır. | TED | الإحتمال الثاني بأنه سيكون هنالك تطور من النوع التقليدي، طبيعي، تفرضه قوى الطبيعة. |
Burada üç olasılık görüyorum. | Open Subtitles | بالطريقة التي أراها، هناك ثلاثة إحتمالات |
- Seni tatmin edecekse... - ...yüksek olasılık diyebilirsin. | Open Subtitles | فلتقول إن ذلك إحتمالية كبيرة إن كان ذلك يسرك |
İç Güvenlik Bakanlığı böyle bir olasılık üzerindeki kayıp tahminlerini faks çekiyor. | Open Subtitles | ووكالة الأمن القومي سترسل احتمالات الضحايا في حالة ما تم إطلاق الصاروخ |
Bu olasılık hiç aklıma gelmedi. | Open Subtitles | لا أعرف لم امكانية ذلك لم افكر ابدا في هذا |
Bu olasılık modeli ile istatiksel veriler ışığında gelecek hırsızlığın yerini belirledim. | Open Subtitles | باستخدام مزين من الاحتمالية النوذجية والتحليل الإحصائي ، تمكنت من تعين وقت الضربة التالية بدقة |
Yörüngesel çekici tırlar veya uzay mekanikerleri fikri gerçekten çekici bir olasılık. | TED | الإمكانية الأخرى المثيرة بالفعل هي فكرة شاحنات القطر المدارية أو ميكانيكا الفضاء. |
İstihbarat bunun bir olasılık olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | ولكن الوكالة تعتقد بأنه أحتمال يجب أن يهتموا به |