| Sonrasında daha az bireysel hissetiler ve birine yardım etme fırsatı doğduğunda daha cömert davrandılar. | TED | ولكن بعد ذلك شعروا شعوراً أقل بالأنانية، بل وبدأوا بالتصرف بطريقةٍ أكثر كرماً عندما منحوا الفرصةَ لمساعدة أحدهم. |
| Eline, onu kurtarma fırsatı geldi. | Open Subtitles | أنت أعطيتَ الفرصةَ لإخْباره ثانيةً. |
| Hayır, ben, gölgelerin peşinden koşmaktansa, gerçek olan bir davayı çözmek için gereken fırsatı veriyorum. | Open Subtitles | لا , l'm يَعطينا الفرصةَ لحَلّ a حالة التي ملموسةُ بدلاً مِنْ أنْ يُلاحقَ الظلالَ. |
| Böyle bir fırsatı geri tepmeyeceğimi bilecek kadar iyi tanıyorsun beni, ama sana söyleme şansımı... | Open Subtitles | وانت تعرفني جيداً, أنا لا يمكن أبداً ان ارفض فرصة مثل هذه، لكني أردت الفرصةَ لكى اخبرك... |
| - Bu fırsatı geri tepme. | Open Subtitles | سوف أَعطيك الفرصةَ. |
| Thomas'ın onlar üzerinden gücünü artırma fırsatı yakalamasına izin veremem. | Open Subtitles | لا يمكنني أن أمنحَ (توماس) الفرصةَ ليُثبّتَ سيطرتَه عليهم. |