Yanlış bir sorumluluk duygusu ile adamın tekinin yanında kalması gerektiğini düşünmesini istemiyorsun annesinin yıkıldığını sonra da toparlandığını görecek. | Open Subtitles | لا تريديها أن تكون مع شخص ليس لديه حس بالواجب سترى أمها تتدمر ومن ثم سترى أمها تعود مرة أخرى |
Bu mekânda onların yaşadıkları anla yakından ilgili bir tarih duygusu var. | TED | وهناك حس بالتاريخ في هذا المكان وارتباطه بواقعهم. |
Bu yüzden Keaton'ın birinci olduğunu söylüyorum. Role espri anlayışı getirdi. | Open Subtitles | هذا ما قلته كيتن رقم واحد يضفي حس من الفكاهة للدور |
Bundan bağlılık hissi doğar. Kalıcı bir dostun olması hissi, daha dışarıdaki yolları görmeden yolculuğa hazırlandıkları bir kişiye sahip olma hissi. | TED | ومن هنا يأتي حس الإستقرار، حس بوجود رفيق سفر دائم، شخص معه تذوقوا الحياة قبل أن يخرجوا إلى العالم ويسافروا لوحدهم. |
Kollarımı vücudunda hisset ve bana gerçek olmadığımı söyle. | Open Subtitles | حس بذراعى حولك وعندها قل لي أن هذا غير حقيقي |
Margaret, beni dinle. espri anlayışın nerede? | Open Subtitles | مارجريت، استمعي إليّ، اين حس دعابتك الجميل ذاك؟ |
Biz buna Yahudi esprisi diyoruz. Anlam aramanıza gerek yok. komik olan kelimeler. | Open Subtitles | هذا ما نسميه حس الدعابة اليهودي، لستما بحاجة لفهمه لأن الكلمات غريبة |
Onları fazla büyümüş çocuklar olarak görmelisin, harhangi bir neden, sağduyu ya da hijyen taahhütü olmadan. | Open Subtitles | عليك أن تنتبه لهم كأطفال غير ناضجين بدون حس للمنطق او إلتزام بالنظافة |
Şakalarına gülmüyorum çünkü bir espri anlayışım var. | Open Subtitles | أنا لا أضحك على نُكتك لأنني أمتلك حس الدعابة |
Zor çünkü haklı kızgınlık duygusu, bizimkinin doğru taraf olduğundan emin olmanın o hissi o kadar baştan çıkarıcı ki. | TED | صعب بسبب استياء الصالحين، حس اليقين أن طرفنا هو الطرف الصائب، مثيرٌ للغاية. |
Kendi parasına sahip olabilmek için bir mandıra kurdu. Bu bağımsızlık duygusu bana da kesinlikle geçti. | TED | بدأت ملبنتها لتستطيع جني قرشها، وبالتأكيد هكذا انتقل إلي حس الاستقلالية. |
Arabası olup da mizah duygusu olmayan heriflerden nefret ediyorum. | Open Subtitles | أكره الشخص الذى لديه سيارة، وليس لديه حس للفكاهه |
Bilge bir insandı doğru ama aynı zamanda harika bir espri anlayışı vardı. | TED | كان حكيما , لكنه كان يمتلك أيضا حس فكاهي رائع |
Harika bir mizah anlayışı. İlgisiz saçmalık. | Open Subtitles | إنها مضحكة جداً، هناك حس من الفكاهة، عبث غير لازم |
Yaşamın çok tuhaf bir mizah anlayışı var, değil mi? | Open Subtitles | الحياة بالتأكيد لديها حس الدعابة، أليس كذلك ؟ |
Acı çekmeni istediği yerde hisset. | Open Subtitles | حس بهذا حيثما تريد أن تشعر بالألم |
Big Tuna'da yaşayabilmek için, espri anlayışın derin olması gerek! | Open Subtitles | كي تبقى حيا في بيج تونا يجب ان تمتلك حس دعابة نشط |
Görünüşte asabi olabilir ama esprili ve komik birisi. | Open Subtitles | مظهر لطيف، لديه حس النكتة والرجل الذي يحب أن يضحك |
sağduyu size bir süreliğine rahat olmanızı söylemiyor mu? | Open Subtitles | أليس لديكم حس عام أن عليكم أن ترتاحوا لمدة من الزمن؟ |
Hayır, benim alaycı bir espri anlayışım var. | Open Subtitles | لا ، أنا أمتلك حس الدعابة السخري ، حسناً ؟ |
Tanrıların da kendilerine has mizah anlayışları var. Umarım tanrıya inanıyorsundur. | Open Subtitles | آلهتي لها حس الدعابه الخاص بها و أظنك مازلت مؤمناً بإلهك |
Ve tabi ki, bu New Yorker mizahı değildi. | TED | وبالطبع، ذلك ليس حس الدعابة لدى مجلة نيويوركير. |