46 yıldır tıp uygulaması yapıyorum ve bir haksızlık yapılırsa bunu bilirim. | Open Subtitles | كنتُ أمارس الطب لمدة 46 عاماً وأعرف عندما يرتكب ظلم ما |
Bu haksızlık. | Open Subtitles | مهلاً هذا ظلم أعمل بجهد مضاعف عن الآخرين |
Bizim için ölmeye hazırlar ama en ufak haksızlık isyana sebep olabilir. | Open Subtitles | إنهم مستعدون للموت من أجلنا لكن أي ظلم يعني التمرد |
Bu hiç adil değil biliyorsun ben bütün gün okuldayken sen burada oturup istediğini yapabiliyorsun. | Open Subtitles | هذا ظلم, تعلم, عليّ الذهاب للمدرسة، وأنت تضطر للجلوس هنا. وتفعل ما يحلو لك طوال اليوم. |
Bizlere engelli olmak hakkında yutturulan bu yalanın en büyük adaletsizlik olduğunu düşünüyorum. | TED | أعتقد حقَأ أن تلك الكذبة المباعاة لنا عن الإعاقة هي ظلم كبير. |
Babam şokun etkisiyle, rukerlerini göğe açarak oradaki adaletsiz Bog'a yakardı. | Open Subtitles | أخرجت الصدمة أبي عن حيائه ليرفع يديه مُتذمِّراً من ظلم الذي في السماء |
Umarım haksızlık olduğu ortada olan bu şeyi düzeltebiliriz. | Open Subtitles | أتمنى بالفعل أن نتمكن من تصحيح ما يبدو أنه ظلم عظيم |
haksızlık ediyorsun. Bir kere oldu ve eve girebildin. | Open Subtitles | هذا ظلم لقد كانت المرة الأولى و قد جئت للمنزل. |
Devrilip düşen, temizlememiz gereken bir şeyler yok giderilmesi gereken bir haksızlık yok. | Open Subtitles | لا شيء يتعثّر لا شيء لننظفّه لا ظلم يحدث |
Bu anlaşmayı sen teklif etmişken bunun haksızlık olduğunu iddia edemezsin. | Open Subtitles | لا يُمكنك الادعاء أنّه ظلم عندما تكوني أنتِ التي اقترحـتِ هذا الترتـيب. |
Ne haksızlık var bu işte ne de adalet. | Open Subtitles | حالتي ليست موضع جدل بين كونها ظلم أو عدل. |
Hiçbir şeyde haksızlık yok artık. Beni öldürebilir de öldürmeyebilir de. | Open Subtitles | فلم يعُد ثمّة ظلم في العالم، ربّما لا تقتلني، لكنّها ربّما تفعل. |
Bu trajedinin ortaya çıkmasıyla bir haksızlık daha oluştu. | TED | في أعقاب هذه المأساة، نشأ ظلم آخر. |
haksızlık urlarını kesmek büyük bir ameliyat. | Open Subtitles | قطع الأورام عملية بها ظلم عميق |
Size büyük haksızlık yaptım. | Open Subtitles | ومن الواضح أن فعلت لك ظلم قاس. |
Haklısın. Bu hiç adil değil çünkü haber ekibindeyim, tenis oynuyorum. | Open Subtitles | صحيح، انه ظلم لأني أنظم فريق الأخبار، أقوم بأخبار التنس |
-Çocukça uğraşlar için, zaman yok. -Hey, bu hiç adil değil. | Open Subtitles | لم يعد ثمة وقت للمطاردات الصبيانية - هذا ظلم - |
adaletsizlik olmaması için arazilerin kanun çerçevesinde iadesi gerekiyor. | Open Subtitles | يجب أن ترد الأراضى بالقانون حتى لا يكون هناك ظلم |
Babam şokun etkisiyle, rukerlerini göğe açarak oradaki adaletsiz Bog'a yakardı. | Open Subtitles | أخرجت الصدمة أبى عن حيائه ليرفع يده متذمراً من ظلم الذى فى السماء |
Neden biliyor musunuz? zulüm gördüğü için değil, Mesafeyi ölçüyor. | Open Subtitles | ليس من أي ظلم لا، أنه يقيس مساحة |
İnsanların basit ihtiyaçları ve hayatın küçük adaletsizliklerine karşı ihtiraslı bir aktivist. | Open Subtitles | ناشطة متحمسة من أجل حاجات الناس البسيطة وضد ظلم الحياة الصغير وضد مظالم الحياة الصغيرة |
Sanırım armut da dibine düşmüş. | Open Subtitles | أظن إذن أن من شبه أباه فما ظلم. |
Yetiştirdiğimiz çocuklar için bugünün adaletsizliği yarının sıradanı olabilir. | TED | من أجل أطفالنا، ظلم اليوم يمكنه أن يصبح معتادًا غدًا. |
Gemiyi karartın. | Open Subtitles | ظلم السفينة. |
Hayatım haksızlıklara boyun eğebilecek kadar kolay değil. | Open Subtitles | حياتي ليست سهلة كونها في صراع على ظلم مواتي |