- Mel, dur. - Beni böyle bir durumda bıraktın, sikeyim. | Open Subtitles | توقفي"ميل تباً لك لأنك وضعتيني في مثل هذا الموقف |
Kant'ın böyle bir durumda ne düşüneceğini merak ediyorum. | Open Subtitles | أعني، إنّني أفكر بما سيقوم به (كانت) في مثل هذا الموقف |
Öğrencim Lee Seol böyle bir durumda ailesine ağlayıp sızlanmaya geliyor. | Open Subtitles | يمكن لطالبتي (لي سيول) أن تأتي وتبكي عند عائلتها في مثل هذا الموقف |
Önemli olan kendinizi bu duruma düşürmemek. | Open Subtitles | الخلاصة انك من المفترض انك لاتضع نفسك في مثل هذا الموقف |
Harvey'i bu duruma sokmakta bir zarar görmüyor olabilirsin ama ben değilim. | Open Subtitles | ربما يريحكِ وضع (هارفي) في مثل هذا الموقف لكن هذا لا يريحني |
Eğer bu durumda olmasaydık yani finansal olarak bu durumda olmasaydık ikinizi de isterdik. | Open Subtitles | ولو لم نكن في مثل هذا الموقف هذا الموقف الماليّ لكنا قمنا بالإستعانة بكليكما أتفهم ذلك |
Ayrıca bu durumda neden bu kadar dövüşmeye ihtiyacınız var? | Open Subtitles | زيادةً على ذلك, في مثل هذا الموقف لما القتال بمثل هذه الضراوة؟ |
- Kesinlikle, ve dostlar, dostlarını böyle durumlara sokmazlar. | Open Subtitles | بالضبط، والأصدقاء لا يضعون أصدقائهم في مثل هذا الموقف |
Kendini böyle durumlara sokma. | Open Subtitles | ولا تضعي نفسك في مثل هذا الموقف |
Seni bu duruma soktuğum için üzgünüm. | Open Subtitles | إنني آسفة لوضعك في مثل هذا الموقف |
Stacy, buraya iyice bir bak çünkü bir daha asla seni ve çocukları bu duruma sokmayacağım. | Open Subtitles | (ستايسي) ألقي نظرة جيدة في الجوار لأنني لن أضعكِ أبداً أنتِ والأولاد ثانية في مثل هذا الموقف |
- bu durumda yapman gereken şey budur, değil mi? | Open Subtitles | هذا ما يجب عليك أن تفعله في مثل هذا الموقف صحيح؟ |