Yardımın için sağ ol. Bir süre ağır bir şey kaldırmamam gerekiyordu. | Open Subtitles | أجل، أشكركَ على المساعدة، لا يفترض بي حمل شيء مدّة من الزمن |
Şey, aslında aşüfteler ama senin bunu sonradan öğrenmen gerekiyordu. | Open Subtitles | حسنًا، إنهم كذلك، ولكن لا يفترض أن تعرفين هذا الآن |
Peki ya sen doktor dışarı çıkmaman gerektiğini söylediğinde ne yaptın? | Open Subtitles | وماذا فعلت حينما أخبرك الطبيب أنه لا يفترض بك أن تخرج؟ |
Gazetede yazanı bilmemen gerektiğini söyledin, doğru mu? | Open Subtitles | تقولين لا يفترض بك معرفة ما تقول الصحف أو التلفاز |
Sanatın dünyayı ve somut şeyleri değil, algıları değiştirmesi gerekir. | TED | الفن لا يفترض به ان يغير العالم, ان يغير اشياء بعينها, لكن ان يغير التصورات |
Sizin çıplak girmenize gerek yok ama ben muhtemelen çıplak olurum. | Open Subtitles | لا يفترض ان تدخل عارياً لكن ربما سأفعل انا |
Ne garip ki, bana teklif eden oydu. - Bunu söylememem gerekirdi. | Open Subtitles | المضحك أنها طلبت مني ربط العقدة أعتقد أنه لا يفترض بك أن تقول ذلك |
Üzerine bir şeyler giy tamam mı? Önümde çıplak durmak zorunda değilsin. | Open Subtitles | عليكِ وضع شيئا ما عليك لا يفترض ان تكوني عارية أمامه |
Bunun sonucunun böyle sıkıcı olmaması gerekiyordu. Onu kafesine koyun. | Open Subtitles | لا يفترض لهذا أن يصبح مملاً، ضعوه بعيداً في قفصه |
Teşekkür ederim. ama büyük trajedi bunun olmaması gerekiyordu. | Open Subtitles | شكراً لك. لكن المأساة الحقيقية هي بأنَّ هذا لا يفترض أن يحدث |
-Bunu senin halletmen gerekiyordu! -Burada olmamaları gerekiyordu! | Open Subtitles | هذا عملك يا جونيور لا يفترض أن تكونا هنا |
Senin gibi rezil biriyle görünmemem gerekiyordu. | Open Subtitles | لا يفترض بي أن أُشاهدَ مع أشخاص حقيرين كأنت |
Bir sırrı tutarken alkol almaman gerektiğini biliyorsun. | Open Subtitles | تعرفين أنه لا يفترض بك الشرب وأنت تحفظين سراً. |
O yeni danışman. Henüz birşey söylememesi gerektiğini bilmiyor. | Open Subtitles | إنه المستشار العسكري الجديد من القوات الجوية وهو لا يعرف أنه لا يفترض به التدخل بعد |
Bir avukatın, müvekkili ile bir aşk ilişkisinin olmaması gerekir, ama çeşit çeşit avukat vardır ve tabi çeşit çeşit, müvekkil de. | Open Subtitles | لا يفترض بالمحامي أن يصادق عملائه و لكن هناك كل الأنواع من المحامون و كل الأنواع من العملاء أيضاً |
Bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar ateşi düşürür ateşinin yükselmemesi gerekir. | Open Subtitles | أدوية كبت المناعة تحجب الحمى لا يفترض أن ترتفع حرارتك أصلاً |
Kesinlikle emin olmamıza gerek yok ki bence mesele de bu zaten. | Open Subtitles | نحن لا يفترض بنا ان نعرف، ليس بالتأكيد واعتقد انها هذه هي النقطة |
Bu bizim sırrımız olacak. Kimsenin bilmesine gerek yok. | Open Subtitles | لن يكتشفوه، سيكون سرّنا لا يفترض بأحد أنْ يعرف |
- Burada bile olmaman gerekirdi! - Bu benim hayatım. | Open Subtitles | لا يفترض أن تكوني هنا أصلاً - إنها حياتي - |
- Bunu yapmak zorunda değilsin. - Zorunda değilim ama yapacağım. | Open Subtitles | ليس عليك أن تفعل ذلك - لا يفترض أن أفعل ذلك , لكنى سأفعله - |