Eski ordu mensupları artık teslim olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | الجنود السابقين ليس عليهم أن يسلموا أنفسهم الآن |
Etmek zorunda değiller. Onlar kanun. | Open Subtitles | ليس عليهم الموافقة على أي شيء أنهم يمثلون القانون |
Taşınmak zorunda değiller. Bir yıI daha kalabilirler. | Open Subtitles | ليس عليهم أن ينتقلوا يمكنهم أن يبقوا هنا لسنة |
Bizim gibi yakışıklı beyler beklemek zorunda değil. Fark etmedin mi? | Open Subtitles | الرجال الوسيمين مثلنا ليس عليهم أن ينتظروا ألم تلاحظ هذا؟ |
Kaloriler hakkında veya bol parti kıyafetleri içinde... nasıl görünecekleri konusunda iki kez düşünmek zorunda değiller, bu arada o elbiseleri bulmak çok zor, çünkü benim bedenimde seksi elbiseler... satan tek yer Chola Stores. | Open Subtitles | هم ليس عليهم أبداً أن يفكروا مرتين بالسعرات الحرارية أو كيف يبدون في فساتينهم للحفلات |
Henüz beyaz giymek zorunda değiller. Halen konuşabiliyorlar. | Open Subtitles | ليس عليهم أرتداء الملبس الأبيض الآن ويستطيعون الكلام |
Sanırım, artık bizi mutasyona uğratmak için fabrikalara çekmek zorunda değiller. | Open Subtitles | أعتقد، أنه ليس عليهم سحبنا للخارج لبعض المصانع كي يحولوننا بعد الأن |
Aslında tüm zaman boyunca orada olmak zorunda değiller. | Open Subtitles | في الحقيقة ليس عليهم التواجد هناك كل ذلك الوقت |
Yasal olarak, bize söylemek zorunda değiller. | Open Subtitles | قانونيا ليس عليهم ان يذكروا هذا لنا |
Replikleri ezberlemek zorunda değiller. Sıkılıyorlar. | Open Subtitles | ليس عليهم حفظ هذه الأسطر ، إنها مملة |
Bizi yemeğe çıkarmak zorunda değiller. | Open Subtitles | ليس عليهم أن يدعونا للغداء |
Bilmek zorunda değiller. | Open Subtitles | حسناً ليس عليهم أن يعلموا ؟ |
Yani Claire çocukların senden gelmek zorunda değiller. | Open Subtitles | (أترين، (كلير أطفالك ليس عليهم أن يأتوا منكِ |
Çünkü beyaz ebeveynler bunu söylemek zorunda değil. | Open Subtitles | لأن الأهل البيض ليس عليهم قول هذا |
Hayır, insanlar para kazanmak zorunda değil. | Open Subtitles | لا ، الناس ليس عليهم أن يجنو المال. |