| Klimatologların ve iklim aktivistlerinin kaygı, üzüntü ve bunalımları yıllardır bildiriliyor. | TED | إن معاناة علماء المناخ ونشطاءه القلق والحزن والاكتئاب تم الإبلاغ عنها على مدار سنين عديدة |
| Ama üzüntü ve özlem hala devam ediyor bu yüzden kararımı verdim. | Open Subtitles | لكن الشوق والحزن مستمر ثم اخيرا اتخذت قرار |
| Katillerle içli dışlı olmaktan yoruldum ve kurbanlarla ve üzüntü ve acıyla. | Open Subtitles | تعبت من التعامل مع القتلة والضحايا والحزن والألم |
| Ben olmadan önce orada cok mutluluk, üzüntü ve diger mucizevi hisler var. | Open Subtitles | الحزن والعواطف الغريبة لكن لم يكن هناك شئ مثلى انتم تعرفون ذلك صحيح؟ سوف ابداء هذة القصة الان |
| Bizim, yani sizin ve benim için ortak olan üzüntü ve önyargıların bu olaya dahil olmaması gerek. | Open Subtitles | انا ما اعتقد ان انا وانت نشارك الحزن والتحزيرات يا سيادة القاضي |
| Birkaç kişilik bir dünya, ama hala, dram, üzüntü ve eğlence ile dolu bir dünya. | Open Subtitles | إنه عالم فيه القليل من الناس لكن لا يزال مليئاً بالدراما والحزن والسعادة |
| Enstrümanı artık bir keman değil, o yaşayan bir şey, üzüntü ve korkuyla ürperten bir şey. | Open Subtitles | آلته ليس أكثر الكمان، بل هو كائن حي، الخوف والحزن تنهدات ويرتعد |
| Ama son iki yılda ne zaman annemin gözlerine baksam üzüntü ve mutsuzluk gördüm. | Open Subtitles | في كل مرة رأيت في عينا أمي لم أرى سوى الألم والحزن |
| Keder, üzüntü ve suçluluk dolu bir boşluk var kalbimde. | Open Subtitles | كان هناك فراغ، مليئ بالكأبه والشعور بالذنب والحزن. |
| Tamamen dikkatsiz ve olayları düzeltmek için şaşırtıcı derecede zayıf kalarak, ona acı, üzüntü ve pişmanlıktan başka hiç birşey vermedin. | Open Subtitles | إلى ما أصبحت عليه اليوم لم تجلب لحياتها سوى الألم والحزن والندم وهو الأمر الذي تبدو غافلاً عنه |
| Onun bizi neden bıraktığını söyle bana... üzüntü ve korku içinde yaşamaktansa. | Open Subtitles | أخبرينيماذاتركتلنا ... غير الخوف والحزن للعيش |
| Acı, üzüntü ve kızgınlık sel olup içimden aktı. | TED | الأذى والحزن والغضب غمرني |
| Küçümseme, üzüntü ve iğrenme ifadeleri özellikle çok güçlü. | Open Subtitles | إن وجوه الازدراء و الحزن و القرف لها درجة خاصة من القوة |
| Gelecekte iyi şeyler olur geçmiş ise utanç,üzüntü ve başarısızlık doludur. | Open Subtitles | في المستقبل تحدث اشياء جيدة و الماضي ياتي مع العارو الحزن و الفشل |
| Ama üzüntü ve kederin öfke... ve olumsuzluğa dönüşmesine izin vermeyin. | Open Subtitles | ولكن دعونا لا نسمح للكأبة و الحزن أن تتحول الى الغضب و السلبية |
| Erkeklere maskülenliğin absürt, kalıplaşmış normları veriliyor. üzüntü ve korkunun feminen duygusallığını reddetmesi söyleniyor. Saldırganlık ve öfkeyi gerçek erkekliğin işareti olarak benimsemeleri söyleniyor. | TED | بحيث يتوقع من الصبيان الالتزام بمعايير رجولية سخيفة وصارمة، والتخلي عن الحزن و الخوف باعتبارها عواطف أنثوية، وتبني العدوان والغضب كعلامات للرجولة الحقيقية. |
| Yüz yaşına kadar yaşadı, buna rağmen. Tüm bu yıllar hep üzüntü ve sefalet içinde, ama ben asla, şu ana dek onu bir daha sevmedim. | TED | عاشت حتى المئة حتى ذلك الحين . على طول تلك الفترة كان الحزن, والقذارة, لكن ابدا , حتى الآن لم أحبها مرة أخرى . |