| Yüzeysel olarak tutarlı bir durum, çünkü evrim üreme üzerinden gerçekleşiyor. | TED | بشكل سطحي، يبدو هذا منطقيًا كون التطور يعمل من خلال التكاثر. |
| Bir görüntü üzerinden iletişim kuracaksanız her yaratıcı seçim önemlidir. | TED | عندما تتواصلون من خلال صورة، فإن كل اختيار إبداعي مهم. |
| Sistem bilgisayar ağı üzerinden çok çok büyük dokümanları işleyebilme yeteneğine sahip idi. | TED | وكان النظام قادرا على القيام بأنظمة توثيق كبيرة جدا جدا عبر شبكات الحواسيب. |
| Daha bir bebekti ve bu konuda iyi değildi, üzerinden düşüp duruyordu. | TED | كان يحاول ان يتجاوز عتبة المصف .. ولكنه كان يقع على الداوم |
| Bir yağmur ormanı, üzerinden sıcak hava balonuyla uçarken böyle görünüyor. | TED | هذه هي ما تبدو عليه الغابة الممطرة بينما كنا نمر من فوقها في داخل بالون طائر |
| Ama asla aramıyorsun. Senin haberini sadece internet üzerinden alabiliyorum. | Open Subtitles | لكن لم تتصل أبداً, و أعرف أخبارك خلال الإنترنت فقط |
| Ben sadece dokunma psiko bağlantı köprüsü üzerinden tecrübe ve bildiklerimi aktardım. | Open Subtitles | لقد نقلت لها مجموعة خبراتي ومعرفتي من خلال لمس الجسر الرابط النفسي |
| Görünen o ki bir bilardo topu kan damlalarının üzerinden geçip köşeye gitmiş. | Open Subtitles | يبدو و كأنها كرة قد تدحرجت من خلال الدم استقرت في جيب الزاوية. |
| Geçen sürede başka bir kimlikle Çin üzerinden dolaştı durdu. | Open Subtitles | خلال هذا الوقت، لقد كان يتجول .في الصين بهوية مُختلفة |
| Bunu fotoğraf ve film gibi görsel formlar üzerinden yapıyor. | TED | فعلت ذلك من خلال أشكال بصرية هامة في التصوير الفوتوغرافي والسينما. |
| Bu sayı atlantik denizi üzerinden Afrika'dan getirilen kölelerin sayısının iki katı | TED | وهذا ضعف عدد الأشخاص الذين تم أخذهم من أفريقيا خلال فترة تجارة الرقيق عبر المحيط الأطلسي بأكملها. |
| Avrupa ve Afrika arasında Akdeniz üzerinden yüzlerce yıllık bir temas vardı. | TED | عمر الاتصال بين أوروبا وأفريقيا يمتد عبر قرون عبر البحر الأبيض المتوسط |
| Gören Gözler bilgi ağı üzerinden bir Duraksız Özgürlük video bülteni izlediniz. | Open Subtitles | هذا بث لنشرة الحرية عن طريق الفيديو شبكة المخبر عبر العيون فقط |
| Çitin üzerinden bakan komşu kadın, sormuş: "Küçük Johnny, orada ne yapıyorsun?" | Open Subtitles | فنظرت إليه الجارة عبر السور وقالت له ماذا تفعل يا جوني ؟ |
| Yani o zamana kadar insanlar özünde kendi zanaatları üzerinden geçiniyorlardı. | TED | لذا، حتى ذلك الحين، كان الناس يعيشون في الأساس على تجارتهم. |
| Ortalıkta, üzerinden uçakla bile geçmek istemeyeceğiniz bazı savaş bölgelerinde görüldüğü yönünde bir takım dedikodular dolaşıyordu. | Open Subtitles | كانت هناك إشاعات حول وجوده بمناطق حرب معينة لا تتمنى و لو حتى مجرد التحليق من فوقها |
| Peki, bu da söylendiğine göre, çok çok kısa bir zamanımız var. O yüzden sunumunuzda olması gereken şeylerin bir üzerinden geçelim. | TED | إذن , كما قلنا سابقا , نحن لدينا وقت قصير جدا جدا. لذا دعونا نراجع الأمور التي يتوجب عليكم تضمينها في عرضكم الترويجي. |
| Seni aşçım olarak davet etmemin üzerinden 3 ay geçti. | Open Subtitles | ثلاثة أشهر منذ أن دعوتك لتكون مسؤولي المفضل عن المطعم |
| Çünkü eğer algılayıcının üzerinden bir blok geçirirseniz asla düşünemeyeceğiniz bir şeyle başlarsak algılayıcı aslında üç seferde iki kere aktif olacak. | TED | لأنك إن لوحت بقالب فوقه جيئة وذهاباً، وهو أمر يصعب أن تفكر به منذ البداية، فإن الكاشف يعمل مرتين من كل ثلاث مرات. |
| Kafatası, kaşların yaklaşık 2 cm. üzerinden yatay bir kesikle açılır. | Open Subtitles | يتم فتح الجمجمة بشكل أفقي وتقسّم إلى شبر واحد فوق الحاجبين |
| Olayların üzerinden bir kez daha geçmeme izin verin. | Open Subtitles | أنني قتلت مريضتي ؟ دعني أراجع معك سلسلة الأحداث |
| Yapma be abi, biliyorsun okuma işini senin... üzerinden hallediyorum. | Open Subtitles | انت تعرف , انا اقرا بشكل ما من خلالك |
| Aşağı indim. Ağır bir direği üzerinden çektim. | Open Subtitles | أنا نزلت إليها و ابعدت عنها عمود ضخم عنها |
| Sanıyorum ki, o şeyin kendisi üzerinden nasıl işlediğini kesinlikle bilmiyordu. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه كان يعلم تماما كيف كان يعمل من خلاله |
| Kusura bakma, ama sende sadece 5 puansın. Benim listem 10 üzerinden. | Open Subtitles | معذرةً، ولكنكِ أحرزتِ بقائمتي خمسة نقاط فحسب من أصل عشرة |
| Çatıların üzerinden atlayıp ve duvarlarda yürüyüp, | Open Subtitles | اي بي مان كان يرتفع فوقهم جميعا فوق جميع الاشلاء |