| Bunca yıl anneni içinde canlı tuttun canlı zihnindeki izole bir altyapı. | Open Subtitles | كل تلك السنوات التي أبقيتها حية بداخلك، روتين معزول في عقل حي. |
| Kuzey Avrupa'da izole bir ülke olan Norveç'e geldim bu yüzden. | Open Subtitles | لذلك جئت إلى النرويج، بلد معزول من شمال أوروبا. |
| Bu teori aynı zamanda der ki, hiç bir zaman tek ve izole bir kuarkı göremezsiniz. | Open Subtitles | هذا النموذج يقول أيضا أنه من المستحيل أن يرى الشخص كوارك واحد معزول |
| Burada, izole bir biçimde yaşamak istediğimi mi sanıyorsun? | Open Subtitles | تعتقد أريد أن أبقى معزول بالأسفل هنا ؟ |
| Şu an orası, yıkıntı halinde, ama boş ve izole bir durumda. | Open Subtitles | المكان مهجور ولكنه خالي و معزول |
| İzole bir yere götüreceklerinden eminim. | Open Subtitles | أنا واثق من أنهم سأخذوني إلى مكان معزول |
| - Bunun içini izole bir yer lâzım bize. | Open Subtitles | أحب ذلك سنحتاج مكان معزول للقيام بذلك |
| Tamamen izole bir yere. | Open Subtitles | إلى مكان معزول تماماً |
| İzole bir yerde. | Open Subtitles | في مكان معزول |