| Ama Deng Xiaoping insanlarına seçenekler sunmanın önemini derinden anlıyordu. | TED | لكن دنغ شياو بينغ يفهم غريزيا أهمية تقديم خيارات لشعبه. |
| Düşündüm de paramızı sıcak yemek programına harcarsak çocuklar için sağlıklı seçenekler olabilir. Yani, neler verdiklerini gördünüz mü? | Open Subtitles | اعتقد اذا كنا سننفق الاموال على برنامج الغداء الساخن يجب ان تتوفر خيارات صحية للاطفال اعني هل رايتم مايقدمونه؟ |
| - Terapide konuştuğumuz şey bu yeni seçenekler keşfetmek, yeni bir ilişki yaratmak. | Open Subtitles | .. هذا الذي كنا نتحدث عنه بخصوص استكشاف خيارات جديدة خلق علاقة جديدة |
| Bunlar torunlarınızın ya da onların torunların sahip olacakları seçenekler. | TED | هذه هي الخيارات بالنسبة لأحفادكم أو أحفادهم ستكون مطروحة أمامهم. |
| Bunlar ayrı ayrı seçenekler mi yoksa karın striptiz kulübünde mi kalıyor? | Open Subtitles | هل تلك خيارات منفصله ؟ أو زوجتك تعيش في نادي التعري ؟ |
| Enerji üretmek için fosil yakıt içermeyen başka seçenekler de var. | TED | هنالك خيارات أخرى لتوليد الطاقة أيضاً لا تتضمن الوقود الأحفوري |
| Fakat hala kullanabileceğimiz pragmatik seçenekler var. | TED | ولكن لا تزال هناك خيارات واقعية بديلة يمكن أن نستخدمها. |
| Birçok alternatifimiz var, çamur, taş, ağaç, bambu toprak gibi seçenekler tüm amaçlara etkin şekilde hizmet edebiliyor. | TED | ولدينا بدائل كالوحل والحجارة والأخشاب والخيزران والتراب والتي تشكل خيارات فعالة لكل الغايات. |
| Sıfırlayabilmek için cibinlik gibi şeylerle beraber kullanabileceğimiz yeni seçenekler bulabilmek için yeni yollar arıyoruz | TED | طرق جديدة لمحاولة الحصول على خيارات جديدة يمكننا استخدامها مع أشياء مثل الناموسيات حتى نقضي تمامًا على المرض. |
| Damak lezzetini, daha iyileştirici ve daha şifalı olacak seçenekler doğrultusunda yönlendirdik. | TED | كنا نوجّه الأذواق تجاه خيارات أكثر مرونة وتصالحية. |
| Bir yolunu bulacağım. Müthiş seçenekler: Greenwich'te sıkılmak ya da zor ölüm. | Open Subtitles | خيارات عظيمة غرينويتش المملة أو الموت العنيف |
| Önünde çok zor seçenekler var. | Open Subtitles | لأن هناك خيارات عسيرة على وشك أن نتخذها الآن. |
| Ama seçenekler vardır. Düşman olarak da dövüşebiliriz dost olarak da. | Open Subtitles | ولكن هناك خيارات يمكننا المقاتله كأعداء أو كأصدقاء |
| Bu yeni yasayla idam cezası eyaletimizde tekrar uygulamaya geçecektir ve seçenekler zehirli iğne ve elektrikli sandalyeyle sınırlandırılmıştır. | Open Subtitles | هذا القانون الجديد يُعيد عقوبَة الإعدام إلى ولايتنا و يحُد خيارات المُدان إلى إما الحُقنَة المُميتَة أو الكرسي الكهربائي |
| seçenekler acımazsızdı savaşmak teslim olmak ya da başka bir gün savaşmak için hayatta kalmak. | Open Subtitles | حيث كانت أمامهم خيارات قاتمة أما القتال حتى النهاية أو الاستسلام |
| - Eğer gitmezlerse... - Eminim onları öldürmekten başka seçenekler de vardır. | Open Subtitles | اذا لم يغادروا أنا على ثقة من أن هناك خيارات أخرى بخلاف قتلهم |
| Amacımız hâlâ onu yakalayıp oradan çıkartmak ama tüm seçenekler için hazır olmalıyız. | Open Subtitles | الهدف يصعُب إعتقاله وإخراجه بالقوة ولكن علينا أن نكون مستعدين لجميع الخيارات القادمه |
| Gelecek bilinmiyor, gelecek belirsiz, ve seçenekler var. | TED | المستقبل مجهول، المستقبل غير مؤكد، وهناك اختيارات. |
| Bu seçenekler arasındaki fark modellere bakarak cevaplanamaz. | TED | لا يمكن التعرف على اختلافات هذه الاختيارات من خلال النظر إلى النماذج. |
| Müşterilere sınırsız seçenekler sunabiliriz. | Open Subtitles | يمكننا أن نقدم للعميل إختيارات لا حصر لها |
| Öldürüyoruz çünkü, sorunları çözdüğü için geriye kalan tüm seçenekler tükendiği için ve diğer her şey yetersiz kaldığı için. | Open Subtitles | نحن نقتل لحل المشاكل ولأن جميع الحلول الأخرى نفذت وكل شيء أخر فشل |
| Affedersin ama seçenekler arasında niye aşk filmi yok? | Open Subtitles | عذراً لماذا ليس الرومنسية على قائمة خياراتك ؟ |
| İzlendiğimizi düşündüğümüzde aklımızdan geçen davranışsal seçenekler yelpazesi şiddetle daralır. | TED | إن نطاق خياراتنا السلوكية الذي نعتبره عندما نعتقد بأننا مراقبين ينخفض بشكل حاد. |
| İnsanların yaşantısına seçenekler katmak onlara yardım etmek yerine bu seçeneklerin ne kadar iyi olacağına dair beklentilerini yükseltir. | TED | إضافة بدائل لحياة الناس لا تساعد إلا على رفع التوقعات التي لديهم عن مدى جودة هذه البدائل. |
| Ve bunlar masadaki tek seçenekler, nokta. | Open Subtitles | وهذين هم الخيارين المتاحين فقط على هذه الطاولة لفترة |
| Toprakları o kadar geniş ki, seçenekler sınırsız. | Open Subtitles | تلك البلاد كبيرة جداً والخيارات لا متناهية |
| Çünkü seçenekler masaya sunulduğunda böylesi çok daha güzel. | Open Subtitles | لأنَّ نظراً للخيارات المتوافرة فهذا الخيار هو أكثر مرحاً |