| Deli olabilir, ama yalan söylemiyor. Onu öldürdü gerçekten de. | Open Subtitles | ربما أنه مجنون, و لكنه لا يكذب, لقد قتلها فعلاً |
| ...daha iyisi yok, adam yalan söylemiyor, çocuklar. | Open Subtitles | وهذه هي أرقى إختبارات وصلنا إليها في هذا المجال أنه لا يكذب ، زملائي |
| Fakat ağrıları hakkında yalan söylemiyor. | Open Subtitles | لكنه لا يكذب بشأن الألم إنه يحتاج للعلاج |
| Yani, çok konuda yalan söylemiştir, ama bu sefer yalan söylemiyor. | Open Subtitles | أعني، إنها تكذب كثيراً لكنّها لا تكذب في هذا. |
| Şey o tam olarak yalan söylemiyor.Karışıklık çıkmasından korkuyor. | Open Subtitles | حسن ، إنها لا تكذب بالضبط ، إنها تخشى أن تتورط |
| Ve içgüdülerim ona inanmamı söylüyor. İçgüdülerim yalan söylemiyor, diyor. | Open Subtitles | وحدسي يقول لي صدقيه، حدسي يقول لي أنه لم يكذب |
| Jackie'ye araba falan çarpmadığını biliyoruz ve Chang'le konuşan bu adam yalan söylemiyor çünkü Luke Cage'in kamera görüntüleri ortalığı yıktı. | Open Subtitles | نعرف أن"جاكي"لم يتعرض لصدمة سيارة أو ما شابه, والرجل الذي يتحدث إلى"تشانغ" لا يختلق الأكاذيب, لأن شريط مقدمة السيارة الذي يصور"لوك كيج"راج بسرعة. |
| Sakin ol. yalan söylemiyor da olabilir. | Open Subtitles | أهدأ فإنه من الممكن انها لا يكذب. |
| Size yalan söylemiyor, bunu kanıtlayabiliriz. | Open Subtitles | إنه لا يكذب عليكم ويكمننا إثبات ذلك. |
| Normalde ne kadar üçkağıtçı olsa da yalan söylemiyor. | Open Subtitles | لعلّه خدعنا وكاد لنا، لكنّه لا يكذب. |
| İnan bana, ağlayan herif yalan söylemiyor. | Open Subtitles | ثقي بي ، ذلك الفتى الباكي لا يكذب |
| yalan söylemiyor. Oğlu söyledi zaten. | Open Subtitles | إنّه لا يكذب أخبرني ابنه بذلك |
| İngilizler ve sanki Margaret Thatcher yalan söylemiyor. | Open Subtitles | لا يكذب احد فى انجلترا |
| yalan söylemiyor. Annemin mezarı üstüne yemin ederim. | Open Subtitles | انة لا يكذب اقسم بقبر امي |
| yalan söylemiyor. Çok iyi bir bilgi kaynağı olabilir. | Open Subtitles | إنها لا تكذب , قد تكون حقاً مصدر ثميناً للمعلومات |
| Nedeni ne olursa olsun, gelenleri öldürmek istediği konusunda yalan söylemiyor. Adama ihtiyacımız var. | Open Subtitles | إنها لا تكذب عن نيتها بقتل الشيء الذي سيأتي إلينا , لأي سبب ربما |
| - yalan söylemiyor, Mitch. | Open Subtitles | انها لا تكذب ميتش : إنها لا تكذب , حسناً |
| Teknik olarak tuşa o bastı, yalan söylemiyor. | Open Subtitles | لقد ضعطت على زر تقنياً، لذا فهي لا تكذب. |
| En azından bana yalan söylemiyor. | Open Subtitles | حسناً، على الاقـل هو لم يكذب علىّ |
| Jackie'ye araba falan çarpmadığını biliyoruz ve Chang'le konuşan bu adam yalan söylemiyor çünkü Luke Cage'in kamera görüntüleri ortalığı yıktı. | Open Subtitles | نعرف أن"جاكي"لم يتعرض لصدمة سيارة أو ما شابه, والرجل الذي يتحدث إلى"تشانغ" لا يختلق الأكاذيب, لأن شريط مقدمة السيارة الذي يصور"لوك كيج"راج بسرعة. |
| Güzel. bu demek oluyor ki bu kampanya çalışanı tek Peter hakkında yalan söylemiyor. | Open Subtitles | جيد, إذاً هذا يعني موظفة هذه الحملة "ليست تكذب بشأن "بيتر |
| yalan söylemiyor olman mümkün. | Open Subtitles | محتمل أنكِ لا تكذبين |
| Hem kötü hem de kundakçı biri, evet ama yalan söylemiyor Barry. | Open Subtitles | وهو كيس التراب، والحريق العمد، لكنه ليس من الكذب حول هذا الموضوع. انه ليس ميتا، باري. |