Sayın Hakim, savunma şiddetle itiraz ediyor ve 802 müzakeresi öneriyor ki böylelikle itiraz kararını vermeden önce, Sayın Hakim görüşmeyi dinleme fırsatı yakalayabilir. | Open Subtitles | سيادة القاضي، الدفاع يعترض بشدة و يطلب عقد مؤتمر خاص حتى يتمكن سيادته من سماع المناقشة قبل الحكم على الاعتراض |
itiraz etmelerinin tek sebebi size güvenmemeleri. | Open Subtitles | الاعتراض الوحيد لديهم هو أنهم لا يثقون بكم |
Ve umuyorum ki itiraz etmekte haklı oluşlarını siz de Kabul edersiniz. | Open Subtitles | و كلكم تسمحون كما أعتقد بأن كان له الحق في الاعتراض |
İtiraz etmelerinin tek sebebi size guvenmemeleri. | Open Subtitles | الاعتراض الوحيد لديهم هو أنهم لا يثقون بكم |
Kefalete itiraz edemeyiz. | Open Subtitles | نحن لا نستطيع الاعتراض على الكفالة الأمور لا تجري بهذه الطريقة |
İtiraz reddedildi. Amacınızı belirttiniz, binbaşı. | Open Subtitles | الاعتراض مقبول اظن أنك أوضحت فكرتك أيها العقيد |
- Sayın Hâkim, itiraz etmeme gerek var mı? | Open Subtitles | نعم سيدي القاضي هل أنا بحاجة فعلاً إلى الاعتراض ؟ |
İtiraz edebilir, dilekçe verebilir, karşı çıkıp kendiniz istediğiniz kadar sıkıntıya sokabilirsiniz. | Open Subtitles | لذا فيمكنكم الاعتراض أو الالتماس أو الاحتجاج أو إحداث ضجة قدر ما تشاؤن |
En azından zanlılarınız cinayet suçlamasına itiraz edemesin. | Open Subtitles | علي الاقل متهمك لا يستطيع الاعتراض علي جريمة القتل |
Pekala, İş Bulma Yardımı için itiraz formunu yazdırıyorum. | Open Subtitles | في هذه اللحظات، أنا أطبع لك نموذج الاعتراض على معاش دعم العجزة. |
Babasına karşı ifade vereceği, itiraz hakkından feragat edeceği tam dokunulmazlık alacağı yazıyor. | Open Subtitles | يشير إلى أنها ستشهد ضد والدها ستلقى دفاعاً دون الاعتراض على الإدانة وتنال حصانة كاملة |
İnsanları sosyal medyayı bırak dediğimde en sık duyduğum üçüncü itiraz. Bir anlamda bu en önemlilerden biri olabilir. | TED | وهذا هو الاعتراض الثالث الذي أسمعه عندما أقترح على الناس إعتزال وسائل التواصل الاجتماعي، وإلى حد ما أعتقد أنه قد يكون من أهمها. |
İtiraz şu; " Cal, diyelim Kabul ettim ve haklısın, bu bir temel teknoloji değil. | TED | الاعتراض كالتالي؛ "كال، أتفق معك، ربما أنت على حق هو ليس تكنولوجيا أساسية. |
İyi bir noktaya değindiniz. İtiraz reddedildi. | Open Subtitles | وجهة نظرك صحيحه الاعتراض مرفوض |
- Bırak da ben itiraz edeyim. | Open Subtitles | لماذا لاتدع الاعتراض لي , سيد رويال ؟ |
Kurallara göre itiraz etmek isteyen her kongre üyesi bir senatörden imzalı destek almak zorundaydı. | Open Subtitles | ..لو أي من أعضاء الكونجرس يرغب في الاعتراض فإن القواعد تؤكد على أن هو أو هي عليه أو عليها الحصول على دعم خطى من سيناتور واحد على الأقل |
- Kabul edildi. - Ne Kabul edildi? | Open Subtitles | ـ الاعتراض مقبول ـ ما هو الذي تم الموافقة عليه ؟ |
Bugün iyi günümdeyim, o nedenle itirazı Kabul ediyorum. | Open Subtitles | بالواقع , انا في مزاج جيد اليوم لذا سأقبل الاعتراض |
Gibi. Ama herhangi biri adil olmadığını düşündüğü herhangi bir kuralı veto edebilir. | Open Subtitles | بالتأكيد، ولكن يحق لأي شخص الاعتراض على أي حكم يعتقد بانه غير عادل. |
Ben de aynı itirazı yaptığım da Sayın hakime çok alakalı demiştiniz sanırım. | Open Subtitles | اعتقد انى عندما اعترضت نفس الاعتراض انت قلت لسيادته انه له صلة بشدّة |
Açığa alınmanı protesto etmekte özgürsün, fakat şef McVee de benimle aynı görüşte. | Open Subtitles | لك حرية الاعتراض على الايقاف لكن كابتن مكفي متفق تماما معى |
Karl itiraz etmeye kalkıştı. | Open Subtitles | حاول كارل الاعتراض. |
Sanırım, yaptığınız başlı başına abes olduğu için reddedeceğim. | Open Subtitles | سأرفض هذا الاعتراض على أساس سخافته فقط بإمكانك الإجابة على هذا السؤال |