O sabah, Nicole bana Jessi'yi ne kadar tanıdığımı sormuştu. | Open Subtitles | ذلك الصباح نيكول كانت تسئلني عن مدى معرفتي بـ جيسي |
O sabah çalıştığım yerde karısıyla karşılaştım ve oğulları hastaydı. | Open Subtitles | ذلك الصباح التقيت زوجته حيث أعمل وكان ابنها الصغير مريضاً |
Başarılıydım, ama herşey çok değişmişti öyle ki çok önemli bazı değişiklikler yapmak zorunda olacaktım -- ve O sabah bunu bilmiyordum. | TED | وكنت ناجحاً الى ذلك الوقت لكن الامور تغيرت كثيراً مما استوجب مني تغيرات كثيرة ايضاً ولم اكن اعيها في ذلك الصباح |
Jenny Bu sabah bana ödevini yapmadığını söylemedin mi? | Open Subtitles | جيني ألم تخبرني ذلك الصباح أنك ما عملت واجبك المنزلي؟ |
Bu sabah beni bulduğunuzda, buluşacağımız yere gitmek üzereydim. | Open Subtitles | عندما وجدتوني في ذلك الصباح كنتُ في طريقي إلى مكاننا الذي نلتقي فيه |
O sabah erken kalktım Cezayir'de Cezayir şehrinin kenar mahallelerinde bulunan, babamın dairesinde, ön kapının durmadan vurulmasıyla. | TED | استيقظت باكراً ذلك الصباح في شقة والدي في ضواحي الجزائر العاصمة، في الجزائر، على طرقٍ بلا هوادة على الباب الأمامي. |
Sanıyorum bir çoğunuz O sabah nerede olduğunuzu hatırlıyorsunuzdur. | TED | أعتقد أن كثيرًا منكم ربما يتذكر بالضبط أين كان في ذلك الصباح. |
Adamın aslında söylemek istediği şey şu ki 30 günlük Dapsone'u O sabah köpeğine vermiş olmasıydı | TED | ما كان يعنيه في الواقع هذا الشخص هو أنه أطعم جرعة 30 يوما من الدابسون لكلبه ذلك الصباح. |
O sabah, senatöre karşı ölüm tehditleri hakkında uyarıldınız. | Open Subtitles | ذلك الصباح تلقيت تحذيرا عن تهديدات لحياة السيناتور |
Annem ona hediye olarak çorap almıştı, tam da O sabah. | Open Subtitles | والدتي أحضرت لها زوجاً من الجوارب كهدية في ذلك الصباح |
O sabah ben, işe giderkenki yüzünü görüyorum. | Open Subtitles | مازلت أتذكر وجهها ذلك الصباح قبل ذهابي الى العمل |
O sabah kavga ettiğimizde ona yumruğumu kaldırdım. | Open Subtitles | انا افكر ان نعطيه عدة ايام من الراحة يا حبيبيتي عندما نحن نتشاجر في ذلك الصباح |
Bannister'ın O sabah alkol aldığını teyit etti. | Open Subtitles | اخبرنا ان فرانك احتسي كحوليات ذلك الصباح |
- Ama O sabah gelip çattığında... | Open Subtitles | وفي ذلك الصباح الذي غادرت فيه للخدمة العسكرية |
O sabah başladı çok yakın, çok yavaş bir şekilde hareket etti. | Open Subtitles | في برج الجوزاء ، التوائم كان قد بدأها ذلك الصباح |
O sabah ona eslik eden iki Fransız asker sahipsiz topraklardan dönmek istemiş. | Open Subtitles | الجنديان الفرنسيان الذين رافقاه ذلك الصباح كان يريد أن يعود للأرض المحايدة |
Bu sabah beni bulduğunuzda, buluşacağımız yere gitmek üzereydim. | Open Subtitles | عندما وجدتوني في ذلك الصباح كنتُ في طريقي إلى مكاننا الذي نلتقي فيه |
Ben Bu sabah o parkın içinden bile geçmedim. | Open Subtitles | لم أكن حتى قريب من تلك الحديقة ذلك الصباح |
Esasen, Bu sabah sigorta şirketiyle bu konu kendim görüşüp konuştum ve uygun bir anlaşma için ikna ettim. | Open Subtitles | في الحقيقة ، قُمت بالإجتماع مع شركة التأمين بنفسي بشأن الأمر ذلك الصباح وتفاوضنا على تسوية طيبة للغاية |
O sabahın ilerleyen saatlerinde, Randy ile televizyon binasına gittik. | Open Subtitles | لاحقاً في ذلك الصباح ذهبنا انا وراندي لمركز الاخبار |
Bunu yeni duyuyorum. Çünkü daha Geçen sabah sizi beraber gördük. | Open Subtitles | ، أترين ، هذا كلام فارغ . لأننا رأيناكما سوية ذلك الصباح |
1985 yılının ocak ayında Steven tarafından yoldan çıkarıldığınız o sabahı hatırlıyor musunuz? | Open Subtitles | في 1985 هل تذكرين ذلك الصباح في يناير عندما أجبرك ستيفي بأن تخرجي عن الطريق؟ |
Tek bildiğim, oradan dönünce sabahleyin ne yediğini hatırlamak söyle dursun, adını bile hatırlayamıyorsun. | Open Subtitles | كلّ ما أعرفه هو عندما تعود لا يمكنك تذكر اسمك أو ماذا تناولت على الفطور ذلك الصباح |