Cole Kaynak'ın güçlerini emdiğinden beri onda bir farklılık sezdin. | Open Subtitles | مِنْ اللحظةِ كول إمتصّتْ قوَّةُ المصدرَ، أحسستَ شيء مختلف عنه. |
Senin odaya kattığın parlaklık dışında herhangi bir farklılık göremiyorum. | Open Subtitles | لا أرى أي شيء مختلف, سوى أن الغرفة أصبحت مشرقة أكثر بعد دخولك |
Şehirdeki gecekonduların aksine köyde büyük bir farklılık vardı, erkeklerden çok kız çocukları kioska geliyordu. | TED | فرق كبير في القرى، عكس للأحياء الفقيرة في المدن: كان هناك بنات أكثر من الأولاد جاءوا الى الكشك. |
Kendi koleksiyonumu hazırlamaktansa, eğer gerçekten bir farklılık yaratacaksam genele beğeniye hitap etmem gerektiğini biliyordum. | TED | بدلاً من تصميم مجموعتي الخاصة، كنت أعلم أنني إذا أردت صنع فرق حقيقي، كان علي أن أذهب مع التيار. |
Ölmeden önce dünyada iyi bir farklılık yaratmak istedi. | Open Subtitles | لقد أراد أن يحدث فرقاً في العالم قبل أن يموت |
Hiç bir farklılık olmayacak, aynı şekilde kalmaya devam edeceğiz. | Open Subtitles | وسنبقي علي نفس الحال لن يكون هناك اي شئ مختلف |
Böylece, benim ve arkadaşım arasında... bir farklılık kalmaz. | Open Subtitles | بهذه الطريقه فأنه لا يجد اي اختلاف بيني بينأصدقائي |
Bunu izlemeleri, bunda bir farklılık olduğunu gösteriyor. Bu izin, küreği test etmemi de kapsıyor mu? | Open Subtitles | معظم الذباب على هذه المجرفة يخبرنا أنّ هناك شيء مختلف حول هذه |
Hayır, olmaz. Herhangi bir insan doktor bebekte bir farklılık olduğunu anlayabilir. | Open Subtitles | أيّ طبيب بشري سيرى أنّ هناك شيء مختلف بهذا الطفل |
Sende bir farklılık var ama ne bilmiyorum. | Open Subtitles | لا اعلم ما هو , لكن هناك شيء مختلف بخصوصك |
Heykelde herhangi bir farklılık dikkatini çekti mi? | Open Subtitles | هل رأيت شيء مختلف حول التمثال؟ |
Tıbbi ve objektif bir gerçek olan ampute birisi olmam ile toplumsal ve subjektif bakışa göre "engelli" olmam arasında çok önemli bir farklılık ve ayrılık var. | TED | هناك فرق مهم بين الواقع الطبي بكوني مبتورة الساقين ورأي المجتمع في كوني معاقة أم لا |
Ne mutlu ki dinozorlar ile aramızda bir farklılık var. | Open Subtitles | من حسن الحظ، هناك فرق بيننا وبين الديناصورات |
Birkaç çürük elmamız oldu ama bizler yasayla desteklenen ve bir farklılık yaratmak dışında iyi insanlarız. | Open Subtitles | لدينا بعض الأشخاص السيئين ولكننا أشخاص جيدين موجودين لتطبيق القانون واحداث فرق |
Bir insan ve kum torbası arasında belirgin bir farklılık olmadığını mı söylüyorsun yani? | Open Subtitles | هل تقول طبقاً لرأيك أن ليس هناك فرقاً ملحوظاً بين إمرءٍ ما وكيس من الرمل؟ |
Onda açıkça belli olan bir farklılık var, evet, ama bu onun bir tehdit olduğunu göstermez. | Open Subtitles | هناك شئ مختلف بشأنها لكن هذا لا يجعلها خطرا علينا |
Böylece, benim ve arkadaşım arasında, bir farklılık kalmaz. | Open Subtitles | بهذه الطريقه لا يوجد اي اختلاف فيما بيننا بيني بين اصدقائي |
Kızının hayatta olması ve dünyada bir farklılık yarattığı için minnettar olması onu daha mutlu etmiştir belki. | Open Subtitles | ربما هي سعيدة الآن لأن ابنتها على قيد الحياة وممتنة أن ابنتها تقوم بإحداث فارق في العالم |
Herhangi bir farklılık yok değil mi? | Open Subtitles | إذًا ألا تشعر بأي تغير؟ |
Böylece, benim ve düşmanım arasında... bir farklılık kalmaz. | Open Subtitles | بهذه الطريقه فأنه لا يوجد أي اختلاف بيني وبين عدوي |
Dünyada böyle bir şeyi başarabilecek bir farklılık yaratacak insanlar pek yok. | Open Subtitles | لا يحصل كثير من الناس في هذا العالم على فرصة لإحداث فرقًا كهذا |