Ama bence, yapılması gereken doğru bir şeydi. | Open Subtitles | ولكن من ناحيتي كان الشئ الصواب لاقوم بفعله |
İnan bana Kate, şu anda bir partiye gitmenin benim için hiç de doğru bir adım olacağını sanmıyorum. | Open Subtitles | صدقيني , كيت أنا أرى أن عدم ذهابي للحفل هو القرار الصواب في الوقت الحالي |
doğru bir teşhis olsa gerek, Bay Keating. Hayatta her şeyin bedeli vardır. | Open Subtitles | يجوز ان تكون تلك هى العبارة الصحيحة كل شيء في الحياة له ثمنه |
Çünkü bu sefer doğru bir cevap yokmuş gibi geliyor. | Open Subtitles | لأنّ هذه المرّة، يبدو وكأنّه لا يُوجد هناك خيار صائب. |
Yani görünüşe göre Galen aslında uyku halindeyken beyne sıvının hücum ettiğini yazarken doğru bir iz üzerindeymiş. | TED | لذلك يبدو أن جالين قد كان حقيقةً على الطريق الصحيح نوعًا ما حين كتب عن سائل يتدفق خلال المخ حين يأتي النوم. |
Eğer atak, aşağı doğru bir açıyla gelmişse, o zaman keskin alet subklavyan damarını doğrudan aorttan kesmiş olur. | Open Subtitles | لو جاء الهجوم من زاوية مواجهة نحو الأسفل. فكان الطعن ليقطع شريان تحت الترقوة القادم مباشرة من الشريان الأبهر. |
yeni kelimenin ne olduğu konusunda hem fikir olursa, bir kelimeyi daha doğru bir şekilde dijitalleştirmiş oluyoruz. Yani sistem bu şekilde işliyor. | TED | واتفقوا جميعاً فى كتابة الكلمة الجديدة، نحصل على كلمة جديدة تمت رقمنتها بدقة. وهكذا يعمل النظام. |
Bunun için doğru bir zaman olduğunu sanmıyorum ama korkarım yılbaşından sonra buraya dönmeyeceğim. | Open Subtitles | قد لا يكون الوقت مناسبا الآن، لكن أنا آسف، سوف لن أعود بعد أعياد الميلاد |
Görünüşe bakılarsa, Amerikan Ordusu ilk defa doğru bir şey yapmış. | Open Subtitles | يبدو أنّ الجيش الأميركيّ ولمرّة قام بالفعل الصواب |
Yani idamı erteletmekle doğru bir iş yaptık. | Open Subtitles | إذاً , فعلنا الصواب بتأجيل موعد إعدامه هل أنتِ تحت تأثير دواء ما ؟ |
Oh, sanırım ısmarlama İtalyan çarşaflarını seçerek doğru bir karar verdik. | Open Subtitles | أعتقد أننا فعلنا الصواب الشراء من متجر للملاءات الإيطالية |
Lanet basın. doğru bir şey yaptığımızda asla yazmazlar. | Open Subtitles | الصحافة الملعونة، لما تكون غائبة حينما نقوم بعمل الصواب |
...ve asla teşekkür etme şansım olmamıştı. En azından, doğru bir şekilde. | Open Subtitles | ولم أحظي بفُرصة لأشكره بها أبداً ليس بالطريقة الصحيحة علي أيّ حال |
Prefrontal kortekste saklanırlar ve doğru bir uyarıcı yoluyla tekrar hatırlanabilirler. | Open Subtitles | إنهم مخزنون في قشرة الفص الجبهي وبالمحفزات الصحيحة يمكن أن يرجعوا |
Hiç doğru bir şey yapamıyorum, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنني فعل شيء صائب بعد ذلك ، أليس كذلك ؟ |
Hiç doğru bir şey yapamıyorum, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنني فعل شيء صائب بعد ذلك ، أليس كذلك ؟ |
*Doğru bir şeyler yapmış olmalıyız, dayandığımıza göre * * 200... * | Open Subtitles | لكن يبدو وأننا سلكنا الطريق الصحيح مئتين |
ama evrenin karmaşıklaşmaya doğru bir adım daha atması için yeterliler. | TED | لكنّها كانت كافيةً لكي يمضي الكون قُدُماً نحو المرحلة الموالية لبناء التعقيد. |
Gördüğünüz üzere, kırmızı nokta öğrencinin hareketlerini yalnızca vücudunu çevreleyen sinyallerin vücutla nasıl etkileştiğine bağlı olarak oldukça doğru bir şekilde takip ediyor. | TED | وكما ترون فالنقط الحمراء تتبع حركته بدقة عالية، وهي تعتمد بشكل أساسي على تفاعلات جسمه مع الإشارات اللاسلكية. |
Dövüşmek için doğru bir yer değil! Wing, Kai! | Open Subtitles | لدي مرضى هنا لذا المكان ليس مناسبا للمعارك |
Bu bana pek doğru bir tutum gibi gelmedi. | Open Subtitles | هذا لا يبدو كتصرف صحيح |
Nasıl doğru bir seçenek olmadığında bile doğru seçimi yapıyorsun? | Open Subtitles | كيف تتخذين القرار السليم عندما لا يوجد أي قرار سليم؟ |
doğru bir resim bir savaşı kazandırabilir de, kaybettirebilir de. | Open Subtitles | الصور الحقيقيه هي بكسب او خسارة الحرب |
Profesör'ün söyledikleri, 1968 den bugüne ortadaki mevcut gerçekliğin doğru bir tasviridir bence. | Open Subtitles | اعتقد انها وصف دقيق من الواقع الذي نشأ من عام 1968 وحتى اليوم |
Unutma, doğru bir cevap yok sadece sana göre doğru olan var. | Open Subtitles | ،تذكر أنه لا توجد إجابة صحيحة فقط ما هو صائب لك، تمام ؟ |