Ama bir gün ailemize daha iyi bir hayat sağlamanın... | Open Subtitles | لكن يوما ما ستفهم أن هذا يوفر لعائلتنا حياة أفضل |
Mimari ve tasarımda birçok program geliştirilmiş daha iyi bir hayat için daha iyi tasarıma doğru yönelen. | TED | كان هناك الكثير من البرامج في العمارة والتصميم التي كانت عن توجيه الناس في الاتجاه لتصميمٍ أفضل لأجل حياة أفضل. |
Albay tüm zamanını bize iyi bir hayat vermek için harcıyor. | Open Subtitles | العقيد يقضي وقته كله من أجل أن يقدم حياة جيدة لنا |
Yani, iyi bir hayat yaşarsan, dünya iyiye gider. | Open Subtitles | لا ، عش حياة جيدة ، وسيتغير هذا العالم للأفضل |
İnsanlar daha fazla yurtdışı karışıklığı değil, iyi bir hayat istiyordu. | Open Subtitles | أراد الشعب أن يعيش حياة طيبة بعيدًا عن أية صراعات خارجية |
Oğlununa daha iyi bir hayat sağlamaya çalışırken hayatını kaybeden bir anneydi. | TED | لقد كانت أما ضحت بحياتها تحاول الحصول على فرصة لحياة أفضل لإبنها |
Vazgeçemediğim ve giderek ilgimi çeken bir konu var bilirsiniz insanlar neden delice miktarlarda para harcarlar sadece şaraba değil ama bir çok şeye ve onlar benden daha iyi bir hayat mı yaşıyorlar? | TED | لقد أصبحت بشكل متزايد ، نوعا ما مهووسا بالسؤال انتم تعلمون ، لماذا ينفق الناس هذه المبالغ المهولة من المال ليس على النبيذ فقط وإنما على الكثير من الأشياء وهل يعيشون حياة افضل مني؟ |
Fiziksel olarak güçlü, zihinsel olarak sağlam. Çocuklarına daha iyi bir hayat sağlamak için ne gerekiyorsa yapacak. | TED | هي قوية بدنيا وعقليا، وستفعل كل ما يلزم لتوفر حياة أفضل لأطفالها |
Bir çocuk var; gelecekten hiç umudu yok, ama çaresizce daha iyi bir hayat istiyor. | TED | يوجد هناك طفل ليس لديه أمل في المستقبل ولكنه بحاجة ماسة ليعيش حياة أفضل. |
Çocukları ve ailesi için daha iyi bir hayat istiyordu. | TED | فقد أرادت أن تخلق حياة أفضل لأطفالها ولأسرتها. |
Onlar da bu ülkeye güvenli ve yeni bir yaşam için gelmişti; ailelerine daha iyi bir hayat vermek için. Oradaki çocukların gözlerinde kendi çocuklarını gördüler. | TED | لقد أتوا هنا أيضا للبحث عن الأمان وبداية جديدة، حياة أفضل لأسرهم، ورأوا في أعين هؤلاء الأطفال أطفالهم. |
Bayan Hamer'ın ve Mississippi'deki birçok insanın fedakarlıklarına baktım, bize daha iyi bir hayat verebilmek için kendi hayatlarını riske attılar. | TED | ونظرت إلى تضحيات السيدة هامر وكل هؤلاء الناس في ولاية مسيسيبي الذين خاطروا بحياتهم لتقديم حياة أفضل لنا. |
Çin'de her zaman herkes bir şeyler için acele eder, daha iyi bir hayat sürebilmek için 1.3 milyar insanın önüne geçmeniz gerekir. | TED | ففي الصين حيث كل شخص وكل شيء في عجلة من أمرهم، تحتاج إلى أن تتفوق على 1.3 مليار شخص لكي تبني لك حياة أفضل. |
İyi bir hayat yaşamaya çalışmanın önemine inanıyorum. | Open Subtitles | ولذلك ، أنا أؤمن بمحاولة أن أعيش حياة جيدة |
İyi bir hayat yaşamaya çalışmanın yanısıra, insanları öldürüyor olmam gerçeğiyle de yaşamam gerek. | Open Subtitles | وبينما أحاول أن أعيش حياة جيدة أحاول أن أتصالح مع نفسي لأنني قتلت بعض الناس |
Joleen muhteşem kır malikanesinde iyi bir hayat mı sürüyor? | Open Subtitles | جولين تعيش حياة جيدة فى منزلها الريفيى الكبير؟ |
Bana daha iyi bir hayat verdiler, ama zevkini çıkardım diye kızdılar. | Open Subtitles | انهم سيعطونى حياة طيبة اكثر من التى عاشوها ثم يقومون برمى اخطائهم على كأننى استمتع بهذا |
Hayır, sorun olmaz, iyi bir hayat yaşadım, duva ettim, fakirlere para verdim, ülkemdeki her şeyimi feda ettim melekler şehri için. | Open Subtitles | لا.. سأكون بخير.. فلدي حياة طيبة فأنا أصلي أحياناً وأعطي نقوداً للفقراء |
Ben mutluyum baba. İyi bir hayat bu. | Open Subtitles | أنا سعيدة يا أبي وأحيا حياة طيبة |
Sonra işleri düzeltmeye çalışmalıyım diyorum daha iyi bir hayat, vesaire. | Open Subtitles | لكن أعتقد بأن علي أن أصلح بعض الأشياء لحياة أفضل فقط |
Çünkü dışarıda bir yerlerde senin için daha iyi bir hayat olduğunu düşündük. | Open Subtitles | لاننا اعتقدنا انة سيكون لديك حياة افضل لكى فى الخارج |
Baban, ondan daha iyi bir hayat sürmeni istiyordu. | Open Subtitles | لقد اراد اباك ان تكون لك حياة كريمة هذا ما اراده |
Var, bilirsin iyi bir hayat yaşamak, hapse girmemek belki bir aile kurmak, bunun gibi şeyler işte. | Open Subtitles | حسنا, أجل أتعرف تعرف عش حياة لطيفة بدون سجن أو ربما أبدأ عائلة أو شيء من هذا |
Aileleri bize güveniyor ve onlara daha iyi bir hayat vermek için her şeyi yaparlar. | TED | آباؤهم يثقون بنا وسيفعلون أي شيء ليوفروا لهم حياةً أفضل |
Hepsi birlikte daha iyi bir hayat istemekle alakalı, değil mi? | Open Subtitles | إنها للحصول على حياةٍ أفضل لنا سويةً، أليسَ كذلك؟ |