"الحقيقه" - Translation from Arabic to Turkish

• gerçeği
• gerçek
• Aslında
• doğru
• doğruyu
• gerçekten
• gerçekleri
• Doğrusu
• aslı
• gerçekte
• gerçeğin
• Hatta
• Açıkçası
• gerçekler
• Aslına

gerçeği, bütün gerçeği ve yalnızca gerçeği söyleceğinize yemin eder misiniz?
قل أنك ستقول الحقيقه, الحقيقه الكامله ولاشئ غير الحقيقه وليساعدك الرب؟

Evet, ama ona anlattım, gerçeği söylemenin bir mahsuru yok.
نعم, لكن لقد اخبرته لا يوجد سر في هذه الحقيقه

gerçek şu ki, efendimin Düzen Efendileri'nin güçlerine önderlik etmeye gücü yok.
الحقيقه هى أن سيدى لم يعد مناسب ليقود قوات تحالف أسياد النظام

Aslında, akşam yemeğine kalman için uğraşıyorum. Bir sürü biftek arttı.
في الحقيقه انا احاول ابقائك هنا للعشاء بعضا من اللحم البقري

Her şey çok kolay görünüyor. Kızın doğru söylediğini bile bilmiyoruz.
كل شىء يبدو بالغ السهوله حتى لو تعلم أنها تقول الحقيقه

Onlar için muhbirlik olan şey, sizin için doğruyu söylemek, anlamıyor musunuz?
ما يعتبرونه وشى هو قول الحقيقه بالنسبه لكم الا تفهمون ذلك ؟

Eğer gerçekten okuduğu her kitap için bir kuruş alsaydım, meteliksiz kalırdım.
لو اخذ مني عشره سنتات لكل كتاب قرأه في الحقيقه لكنت افلست

O adam, kıçından iki kez ısırsa bile gerçeği tanıyamaz.
ذلك الرجل لا يعرف الحقيقه حتى لو صدمته بمؤخرته مرتين

Tanıştığımız ilk gün gerçeği söyleseydim bana inanır mıydın gerçekten?
لو اخبرتك الحقيقه أول لقاء لنا أتعتقدين حقاً بأنك ستصدقيني؟

Yeniden hayata karışacak, işe geri dönecek ve gerçeği öğrenecek.
سوف تندمج بالعالم وسوف تعودُ الى العمل سوف تعرف الحقيقه

gerçek şu ki...bundan daha uzun bir süredir cesaretimi toplamaya çalışıyordum.
الحقيقه هى إنى كنت أحاول التغلب على التوتر لأكثر من هذا

Bununla yüzleşmen zor olduğu için üzgünüm ama, gerçek bu.
آسفة، أعلم أنه من الصعب عليكي تقبل هذا، لكنها الحقيقه

gerçek şu ki her halükârda benden daha iyi bir şoför.
في الحقيقه هي أفضل مني بكثير في القياده على أي حال

Aslında, çok fazla düşünmüyorum. Bu benim için iyi değil.
فى الحقيقه,أنا لا أفكر كثيرا . هذا ليس جيدا لى

Aslında bir sürü özgeçmiş gönderdi, ama kimse önemsemedi bile.
في الحقيقه بعث العشرات من الملخصات ولم يصبح حتى يأكل

- Galiba doğru söylüyor. - O halde işimize yaramaz.
.يا رفاق،أظنه يقول الحقيقه و لم يعد ذا نفع لنا

doğruyu söylersen istediğini verebilirim.
بقدر ما يمكننى الوفاء بذلك إذا قلت الحقيقه

Herkes yalan söyler Abby. Kimse kendisi hakkındaki gerçekleri söylemez.
الجميع يكذب يا آبي لا احد يقول الحقيقه عن نفسه

Tina, Doğrusu burada tam bir Katy Perry ve Lady Gaga karışımı var.
الحقيقه هي تينا نحن خليط قوي من كاتي بيري و ليدي غاغا هنا

Ama işin aslı, bu beni etkiliyor. Kime güveneceğimi bilmemek.
ولكن الحقيقه أنه يؤثر في لم أعد أعرف بمن أثق

gerçekte, az önce tanıştığınız yaşlı hanım, anne tarafından büyük teyzeme dayanıyor.
في الحقيقه السيده المسنه التي التقيتموها للتو، بتصرف كبير جداً جداً مستوحاه من عمه كبيره من جهه أمي.

Mesajın ilk harfi ünsüz ise sonradan gelenler gerçeğin tam tersidir.
لو أن أول حروف الرساله ساكن فما يلي هو الحقيقه معكوسه

Hatta bilimsel bir konferansta Midgley CFC'leri soludu ve bir mumu söndürdü. Bunu CFC'lerin güvenli ve yanıcı olmadıklarını kanıtlamak yapmıştı.
وفي الحقيقه ميدجلي اشتهر بتنفس هذا المركب ثم نفخه على الشمعة، ليثبت في مؤتمر علمي، أنه مركب آمن وغير قابلٍ للاشتعال،

Açıkçası senin için üzüldüm.
لأقول لك الحقيقه , لقد كنت أشعر بالأسى إتجاهك

gerçekler ayakta kalabilenler tarafından söylenenlerdir.
الحقيقه تقال فقط من قبل من يتبقى في النهاية

Aslına bakarsan, senin de işin bir parçası olduğunu sandım.
هذه هى الحقيقه ، لقد اعتقدت انك جزء من هذا