"ينبغي أن" - Translation from Arabic to Turkish

    • gerek
        
    • lazım
        
    • gerekmiyor
        
    • zorunda
        
    • gerekirdi
        
    • gerekmez
        
    • gerekiyordu
        
    • iyi olur
        
    • olmalı
        
    • gereken
        
    • gerektiğini
        
    • olması
        
    • gerekir
        
    • gerektiği
        
    • olmalıdır
        
    Kardeşinizin ve sizin atlarla pek ilgili olmadığınızı ve acılı olduğunuzu biliyorum ama şu an bunun için endişelenmenize gerek yok. Open Subtitles أعرف بأنكِ أنتِ وأخيكِ لا دراية لكما في الخيول, وتعانين من خسارة ولكن لا ينبغي أن تقلقي حيال هذا الأمر الآن.
    Bu duvar hareket edip bizi ezecek. Kara köprüsüne gitmemiz gerek. Open Subtitles هذا الجدار سيواصل المُضيّ حتّى يسحقنا، ينبغي أن نصل للجسرِ الأرضيّ.
    Ve İngilizce'nizin iyi olduğu konusunda önce bizi tatmin etmeniz lazım. TED ينبغي أن تجعلنا مقتنعين أولاً بأن لغتك الإنجليزية جيدة بما يكفي
    Güzellik salonu yada benzeri bir yerde olman gerekmiyor muydu? Open Subtitles ألا ينبغي أن تكوني في صالون تجميل أو ما شابه؟
    Bazen pıhtılaşırlar. Ve bazen daha çok parçaya bölmek zorunda kalırsın. Open Subtitles أحيانا يحدث بعض الجلطات وأحيانا ينبغي أن تقطع في بضعة أماكن.
    Ellerinin tütün suyuyla boyanmış olması gerekirdi ama seninkiler bembeyaz. Open Subtitles ينبغي أن تكون يديك ملطخةبلونالتبغولكن.. أنت مجرد بريء عفيف ..
    Yani istihbarat bile yanılıyorsa ona başka bir ad takmamız gerekmez mi? Open Subtitles أعني، إذا كانت الاستخبارات خاطئة ألا ينبغي أن نطلق عليها شيء أخر؟
    Eğer küçük bir tane istiyorsanız, daha önceden aramanız gerekiyordu. Open Subtitles إذا أردتى شيئا أصغر حجما ، ينبغي أن تطلبيها مسبقاً
    Gitsen iyi olur. Seninle tanışmak güzeldi. Geldiğin için teşekkürler. Open Subtitles ينبغي أن ترحلي ، سعدت برؤيتك شكراً لك على المجيء
    O zaman hemen konuya giriyorum. Emekliliğe geri dönmen gerek. Open Subtitles إذن سأدخل مباشرة في الأمر ينبغي أن تعود إلى تقاعدك.
    Kuzunun yeni kesilmiş olması gerek. Organlar da aynı günde pişirilmeli. Open Subtitles ينبغي أن يكون الحمل مذبوحاً لتوه والأعضاء تطبخ في اليوم ذاته
    Oh, ve parmağa blok yapmam da gerek Ve yarayı kapatmam, Open Subtitles و أيضاً ينبغي أن أقوم بعملية إزالة إحتقان و إغلاق جُرح
    Bana ve annene bu yaptıklarından sonra bunu kendimde kullanmam lazım. Open Subtitles ينبغي أن أطلق هذا على نفسي بعد ما فعلتيه بي وبأمكِ
    Bu doğru değil. Bu iki duvarın beyaz olması lazım. Open Subtitles هذا غير صحيح ، ينبغي أن يكون هذان الحائطان أبيضان
    Senin şu Craig'in büyük tekne işi için yolda olman gerekmiyor mu? Open Subtitles لا ينبغي أن تكون في طريقك إلى كريغ، كبيرة، اه، وظيفة القارب؟
    Not falan almanız gerekmiyor mu? Open Subtitles ألا ينبغي أن تقوم بتدوين الملاحظات أو شيء من هذا؟
    Soren biliyorsun, burada benimle olmak zorunda değilsin. Kardeşinle olmalısın. Open Subtitles ما كان يجب عليك مرافقتي ينبغي أن تكون بجوار أخيك
    Ben oğlumdan vazgeçemedim ancak ona baktığımda o çocukların onun gibi olmamaları gerektiğini gördüm onları yaşamak zorunda kalacakları hayattan kurtardım. Open Subtitles ، لم أتمكن من التخلي عن ابني لكن عندما أنظر إليه أرى ما الذي لا ينبغي أن يكون عليه هؤلاء الأطفال
    Orada kısa menzilli bir mekik olması gerekirdi ama yok. Open Subtitles ينبغي أن يتواجد هُناك مكوكاً صغيراً ، لكنه ليس موجوداً
    Hepsi bir hataydı; hiç olmamış olması gerekirdi ama oldu. TED كان خطأ برمته؛ كان ينبغي أن لا يحدث أبدا.
    Şu anda daha önemli bir yerde olman gerekmez miydi? Open Subtitles هل من شيء أهم ينبغي أن تفعله الآن؟ إنّه يمقته.
    Alamıyordunuz. Rüşvet vermeniz gerekiyordu. TED أنت لا تستطيع الحصول عليه. ينبغي أن تقدم رشوة.
    Danni, bunu nasıl yapacağım bilmiyorum ama artık birbirimizi görmesek iyi olur. Open Subtitles لا أعرف طريقة لطيفة لإخبارك بهذا ولكن لا ينبغي أن نتقابل مجدداً
    "Babanın bedeni nasıl olabilir ve olmalı" gibi varsayımlarımla yüzleşmeliyim. TED علي مصارحة استنتاجاتي عن جسد الأب وكيف ينبغي أن يظهر.
    Bu da bize üstüne düşünmemiz gereken birkaç cisim bırakır. TED يتركنا ذلك إذن مع أجسام قليلة ينبغي أن نفكر فيها.
    Bunun hakkında çokça düşündüm, ve şimdi ne yapmam gerektiğini biliyorum. Yapmam gereken.... Open Subtitles أفكر بشأن هذا كثيراً، و أعرف أني لا ينبغي أن أفعل هذا الآن.
    Gerçekte önem arz eden şey: Gayret ederseniz düzenli olarak yapabileceğinizin en iyisini yapmak için, sonuçlar olması gerektiği şekilde olacaktır. TED هذا هو ما يهم حقاً: إذا بذلت جهدا لفعل أفضل ما تستطيع بصورة دائمة، فان النتائج ستكون كما ينبغي أن تكون.
    Eğer biz makineler isek, en azından prensipte başka şeylerden en az bizim kadar canlı makineleri yapma yeteneğine sahip olmamız gerekir. TED إذا كنا آلالات، إذاً في المبدأ على الأقل، ينبغي أن نقدر على بناء آلالات من بقية الأشياء، تكون حية كما نحيا نحن.
    Esasen tasarım sıkıntıları gidermekle ve yeni koşullar yaratmakla çok daha fazla ilgili olmalıdır. TED وأساساً، ينبغي أن يكون التصميم مثيراً للإهتمام أكثر بكثير في حل المشاكل وخلق ظروف جديدة.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more