Bu yüzden, koca eşini dövmeye başlıyor, anne ve babalar çocuklarını dovüyor, ve ardından, kendilerini çok kötü hissediyorlar. | TED | لذا نرى .. أن الازواج مازالوا يضربون زوجاتهم والامهات والاباء يضربون أبنائهم وبعد ذلك التصرف جميعهم يشعرون بشعور سيء |
Pedofili suçundan hüküm giydiğinde çocuklarını buraya oynamaya getirirler mi? | Open Subtitles | هل سيتركون أبنائهم يلعبون هنا مع شخص متهم بإغتصاب الأطفال؟ |
Ve belki diğerlerinden daha iyi hareket edenler çocuklarını sonraki nesillere taşımakta daha şanslı olacaklar. | TED | وربما كان أولئك الذين يتحرّكون على نحو أفضل من غيرهم لديهم فرصة أكبر لإيصال أبنائهم إلى الجيل القادم. |
çocukları yemek, giysi ve barınak sağlama sözü vererek ailelerinden koparıyorlar. | TED | إنهم يفرقون الآباء من أبنائهم بوعدهم بتقديم الطعام، الملبس، والمأوى لأولئك الأطفال. |
Suçlular geceleri çocuklarına onun hikayelerini anlatır olmuşlar: | Open Subtitles | وأصبح شبح القصص التي يقصها المجرمون على أبنائهم |
Babalar oğullarını, oğullar da babalarını hayal kırıklığına uğratmaya mahkumdur. | Open Subtitles | الآباء مُقدّر لهم أن يخذلوا أبنائهم والأبناء أن يخذلوا آبائهم |
-Tabi. çocuğunu görmek isteyen anneleri. Benim karımı görmek isteyişim gibi. | Open Subtitles | حسنا ، وهم يريدون عودة أبنائهم وأنا أريد عودة زوجتى |
Sadece çoğu ebeveynin yaptığı şeyleri yapıyorlardı. Kızlarını, erkek çocuklarından daha fazla tembihliyorlardı. | TED | لكنهم كانوا يتعاملون مثل معظم الآباء، ألا وهو تنبيه بناتهم أكثر من أبنائهم. |
Kendi çocuklarını yetiştirirken zaten tecrübe kazanmışlar. | TED | إنهم جنوا الخبرة بالفعل من خلال تربية أبنائهم. |
Aileler kendi karınları guruldarken, çocuklarını teskin etmekte zorlandılar. | TED | وصعب على الأهالي مواساة أبنائهم الجائعين في حين عانت بطونهم من الجوع. |
Fakir aileleri hedef alıyor ve aileleri çocuklarını yollamak için ikna ediyor. | TED | إنهم يستهدفون الأسر الفقيرة ويقنعوا الآباء بارسال أبنائهم. |
İlk çocuklarını putların önünde yakan Kenanilerin yaptığını mı yapayım? | Open Subtitles | هل ستجعلنى أفعل مثل الكنعانيون الذين يحرقون أكبر أبنائهم قرباناً للأصنام ؟ |
Kimi aileler çocuklarını denizaşırı ülkelere gönderdi. | Open Subtitles | بعض الأباء أرسلوا أبنائهم عبر المحيط لدول أخرى طلباً للأمان |
Ebeveynler ile çocuklarını bunu hiç tartışmamaları garip değil mi? | Open Subtitles | أليس غريبا كيف أن الأباء لا يناقشون أبنائهم حول هذه الأمور؟ |
Bütün arkadaşlarım çocukları onlarla zaman geçirmiyor diye şikayet ediyor ama ben öyle değilim. | Open Subtitles | جميع أصدقائي يشتكون أن أبنائهم لا يريدون قضاء الوقت معهم |
Aileleri hakkında üniversitedeki çocuklarla konuşurduk, ailelerle çocukları hakkında görüşürdük. | Open Subtitles | كنّا نأخذ الأبناء ونستجوبهم إن كانوا في الكلية استجوبناهم عن آبائهم واستجوبنا الآباء حول أبنائهم |
Bir çok müşrik aile çocukları İslam'ı kabul edince parçalandı | Open Subtitles | كثير من العائلات الوثنية كانت قد انقسمت الى قسمين عندا تحول أبنائهم للإسلام |
Ve ailelerin çocuklarına, palyaçolara güvenmelerini söylemesi doğru değil. | Open Subtitles | للأباء ان يخبروا أبنائهم أن يصدقوهم في هذا |
Sanırım ailelerin çocuklarına neden yalan söylediğini anlamaya başladım. | Open Subtitles | أتعلم , بدأتُ أفهم سبب كذب الأهل على أبنائهم |
Diğer babalar oğullarını getirmişti ama iki kızım benim için kâfiydi. | Open Subtitles | أخذتي و أختك إلى الألعاب الهندية. كل الآباء الآخرون أحضوا أبنائهم لكن إبنتي الصغيرتين |
O yüzden çocuğunu kontrol etmekte çok iyi olan birini buluyorlar. | Open Subtitles | لذا، يعثرون على شخص جيّداً ليحكم السيطرة على أبنائهم. |
Bu yüzden ihtiyarlarımızın, çocuklarından ve gençlik arkadaşlarından uzaktayken hayatlarını kaybetme oranı daha yüksek. | TED | ومن ثم مسنينا من المحتمل أن ينتهي بهم المطاف بعيدا عن أبنائهم وأصدقائهم في فترة الشباب. |
Oğulları ve oğullarının oğulları da imparatorluğa şövalyelik etmek zorundaydı. | Open Subtitles | لكن أبنائهم أيضاً وأولاد أبنائهم ليخدموا الإمبراطورية كفرسان |
Fakat koltuklarına uzanmış ebeveynler çocuklarıyla iletişim kurmanın en iyi yolunun mesajlaşma olduğunu biliyor. | TED | لكنّ الآباء في هذه الغرفة يعرفون حقاً أنّ الرسائل النصية هي أفضل الوسائل للتواصل مع أبنائهم. |
Senin baban, tüm babalar, doğdukları gün oğullarına bunu öğretiler, | Open Subtitles | أبوك، كل الآباء علموا أبنائهم هذا من يوم ما ولدوا |
Çok fazla sayıda ebeveyn çocuklarının eziyet ve utancından çok geç haberdar oluyorlar. | TED | الكثير منهم علموا بمعاناة أبنائهم و ما يتعرضون له من إذلال بعد فوات الأوان. |