- Güvenli bir yerde. Tel Aviv'deki Amerikan konsolosluğunda olabilir mi? | Open Subtitles | نقطة الإصدار قد تكون أمريكية تل أبيب ، عمان ، القاهرة |
Lanet bir Filistinlinin, Tel Aviv sokaklarında özgürce dolaşmasına izin veremem. | Open Subtitles | لا يمكن ترك ولا فلسطيني حر يتجول في شوارع تل أبيب |
Tel Aviv'in merkezindeki bir internet kafeden wifi ile bağlanmış. | Open Subtitles | متصلة بشبكة لاسلكية في مقهى انترنت في منتصف تل أبيب |
- Demek ki tapınakta Apep kolyeyi ele geçirdi ama Charlene kaçtı. | Open Subtitles | يعني هذا أن في المعبد حصل أبيب) على القلادة) لكن (شارلين) فرت |
Apep'ten önce o anahtarı ele geçirmenizi şiddetle öneriyorum. - Kilitli. | Open Subtitles | أقترح حثيثًا أن تستعيدوا المفتاح قبل (أبيب). |
Sonuçta Tel Aviv'in güneyine ulaşmış, talihi yaver gitmemiş, ve onu alacak olan kişiyle karşılaşamamıştır. Sokaklarda dolaşmış ve geleceğin çete üyesi olmuştur. | TED | وإنتهى به الامر في جنوب تل أبيب ولم يحالفه الحظ بأن يستقبله مستوطن فأخذ يجول الشوارع وأصبح عضواً في إحدى العصابات |
Ve bunu başaramayınca, Tel Aviv'den yükselen komplo teorileri hakkında konuşmaya başladılar. Amaçları Arap dünyasını bölmekti. | TED | وعندما فشلوا، شرعوا في الحديث عن المؤامرات التي تحاك في تل أبيب وواشنطن لتقسيم العالم العربي. |
Fakat daha sonra annem Tel Aviv ve Lenin' in,... ...onların geldiği kent olduğunu söyledi, üzgünüm, gerisi meçhul, teşekkür ederim. | TED | ولكنها قالت تل أبيب ولينين، المدينة التي أتوا منها، وأسفه، البقية غير معروفة، شكرا لكم. |
Ve bir de Akdeniz boyunca günümüzde Tel Aviv'in olduğu bir kıyı düzlüğü var. | TED | ثم هناك السهل الساحلي على البحر الأبيض المتوسط، حيث توجد تل أبيب الآن. |
Ama ona yaklaşamayız. Onu Tel Aviv' de tutuyorlar. | Open Subtitles | لكن لا يمكننا الأقتراب منه سيرسلونه الى تل أبيب |
Satışdan sonraki komisyonum için Tel Aviv'de olacağım. | Open Subtitles | أي بيع. وأنا سَأكُونُ في تل أبيب إنتِظر نسبتي |
Kudüs'den geliyorsunuz ve Tel Aviv'de bir düğün merasimine katılacaksınız. | Open Subtitles | أما إذا سئلتم وأنتم تتجولون في شوارع تل أبيب فردوا بأنكم من القدس واتيتم لحضور عرس |
Ebu Şebbab Tel Aviv'de birinize verecekti. | Open Subtitles | كان من المفترض أن تتسلموا الموبايلات من أبو الشباب فى تل أبيب |
Tel Aviv'e devasa bir Isa heykeli, koymayı düşünmüyorsunuz, değil mi? | Open Subtitles | انت لا تفكر بوضع تمثال طوله 150 قدماً لـ المسيح في أبيب, اليس كذلك؟ |
İsrailli. Tel Aviv'de yaşıyor. Bir bankada çalışıyor. | Open Subtitles | مواطن إسرائيلي، يعيش في تل أبيب يعمل في بنك |
"Kort Tel Aviv'de. En kısa sürede hallet." | Open Subtitles | كورتفىتل أبيب تعامل مع الامر بأسرع ما يمكن |
Tel Aviv'deki Ticaret bankasını soymaktan tutuklusun | Open Subtitles | هيا أنت رهن الإعتقال لسرقة المصرف التجاري في تل أبيب |
Apep anahtarı ele geçirmiş bile. | Open Subtitles | انسيا أمر السونار، (أبيب) يمكنك المفتاح فعليًّا. |
Stone, bütün kamaraları kontrol et. Apep'i bulabiliyor musun, bir bak. | Open Subtitles | (ستون)، تفقد كل الكبائن عسى أن تجد (أبيب). |
Apep'in, müzenin altındaki portala erişim sağlaması gerekiyordu. | Open Subtitles | إنما احتاج (أبيب) إلى ولوج البوابة القابعة أسفل المتحف. |
Efendim, bugün Albay Baird'e Apep için endişelenmemesini söylediniz. | Open Subtitles | سيدي، من قبل حين أخبرت العقيد (بايرد) بألا تشغل بالها بـ(أبيب). |
Yahudi kontrolündeki Kudüs'ü abluka altinda tutuyordu. | Open Subtitles | "بقطع طريق الإمداد من "تل أبيب |
Charlene, bunun nasıl durdurulacağını bilen tek kişi. | Open Subtitles | رحل (جودسن)، عاد (أبيب |