Canımı sıkıyor. Senin için alışveriş yapmamı istiyorsan listeni ver. | Open Subtitles | يسببوا لى الغم, إذا أردت أن أتسوق لكى إعطنى القائمة |
Ama sonra harika bir şey oldu: alışveriş yapıyordum, her zamanki gibi, ve "gay ajandası"nın bir kopyasına denk geldim. | TED | ولكن حدث شيءٌ رائعٌ بعد ذلك ، كنتُ أتسوق ، كما تعودت لقد حصلتُ على نسخةٍ مهربةٍ من أجندات مثليي الجنس. |
Akşam 11. Evet bu satlerde alışveriş yapıyorum. | TED | الساعة 11 ليلًا، نعم، ذلك الوقت الذي أتسوق فيه. |
Her neyse, bunaldığım zaman, alışverişe gitmekten her daim zevk almışımdır. | Open Subtitles | على أية حال، عندما ينتابني الاكتئاب، فأنا أحب دائمًا أن أتسوق |
Ben alışverişe çıkacaktım. Jake'e biraz göz kulak olursun, değil mi? | Open Subtitles | سأذهب أتسوق قليلاً وكنت اتمنى أن تراقب جايك. |
alışverişteyim. Hemen dönerim. -Annen. | Open Subtitles | أتسوق من أجل الطعام,سأعودُ قريبآ ? |
alışveriş yaptım ve yoruldum. Büfe sıcaktı ve aniden kendimi rahatsız hissettim. | Open Subtitles | كنت أتسوق وكنت متعبة والجو كان حاراً و شعرت بغثيان |
Kızım ve çocukları, bu haftasonu ziyaretime gelecekler. Mecburen alışveriş yapmam lazım. | Open Subtitles | ان ابنتى هنا هذا الأسبوع يجب عليه ان أتسوق |
Orası Burkittsville di. Ordan alışveriş yapmam, hatta işemem bile. | Open Subtitles | تلك كانت بركتزفيل وأنا لا أتسوق فيها ولا حتى أتبول فيها |
Yemeklerimi yapan bir anne. alışveriş yaparken yanımda gelen bir anne. | Open Subtitles | واحدة تحضر ليّ الطعام و أخرى تجيء معي متى أتسوق |
alışveriş yaparken markette. | Open Subtitles | اكون في البهو, و أراه في النافذة أتسوق و أراه في المتجر |
Gracie'nin dükkanında alışveriş yapmak yerine SoHo'da alışveriş yapıyor olabilirdim. - Şuna bir bak. | Open Subtitles | لكنت أتسوق في سوهو الآن بدلا من سوق جريسي |
Selam, sadece alışveriş yaptığımı bil diye aradım. | Open Subtitles | مرحباً، أردتُ فقط أن أعلمُكِ إنني أتسوق. |
Aslında saatlerdir alışveriş yapıyordum. | Open Subtitles | في الواقع, لقد كنت أتسوق في الخارج لساعات |
Sanırım benim kanamam olsaydı ilk olarak alışveriş yapmaya gelmezdim. | Open Subtitles | مع أني لو كنت أنزف بغزارة أشك بأن وقفتي الأولى ستكون لكي أتسوق. |
Hala bazı ev eşyaları satın almak için alışveriş | Open Subtitles | مازلت أتسوق ، لشراء بعض الحاجيات المنزلية |
Sokaklarda, alışverişe gittiğim marketin park yerinde onu görmeye devam ettim. | Open Subtitles | وبقيت أنظر لها في الشوارع وفي موقف السيارات وأنا أتسوق |
alışverişe gitmtmiştim ve öğle yemeği için matinees'e gittim. | Open Subtitles | لم أكن أتسوق فحسب وأذهب للحفلات الصباحية، |
Eşimle nadiren alışverişe çıkabiliyoruz. | Open Subtitles | من النادر جدًّا أن أتسوق رفقة زوجي. |
Bir gece, annemle birlikte alışverişe gitmiştik, | Open Subtitles | " أبكي طوال الوقت " ذات ليلة كنت أتسوق أنا وأمي |
Bebek için alışverişteyim şu an. | Open Subtitles | أنــا أتسوق لأجل الرضيع. |
Sana söyledim. Noel hediyeleri için alış-veriş yapıyordum. | Open Subtitles | أخبرتك أنني كنت أتسوق لهدايا عيد رأس السنة |
- Alışverişte. | Open Subtitles | أتسوق. |
Market alışverişi yapıyorum. | Open Subtitles | فقط أتسوق |