| Söylemeye çalıştığım şey, anlamak zorunda olduğumuz şey, neden bazı gençlerimize bunların cazip geldiği. | TED | ما أحاول قوله هو أن علينا فهم السبب من وراء انجذاب شبابنا لهذا الأمر. |
| Söylemeye çalıştığım şey kutsal evliliğin onların yetkilerinin üstünde olduğu. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أنَّ الرباط المُقدَّس أقوى من أن يقوموا بتفريقه |
| Hey, tek Söylemeye çalıştığım eğer onu sevmiyorsan... onunla olma, tamam mı? | Open Subtitles | ...كل ما أحاول قوله هو ...إن لم تكن تحبها إبتعد عنها, أتفهمني؟ |
| demek istediğim, zorlukların altından birlikte kalkalım. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو عندما تصبح الأمور قاسية اريد الإحتفاظ بهم جميعاً الأوقات الجيدة والسيئة |
| Bak, demeye çalıştığım şey herkesin kendine göre avantajları var. | Open Subtitles | حسناً, ما أحاول قوله هو... أن كل شخص لديه أفضليته... |
| söylemek istediğim... on bir yaşından beri seni seviyorum. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو لقد احببتك وأنا في سن الثانية عشر |
| Size anlatmaya çalıştığım şey birinin daha olduğu. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أن هناك شخصاً آخر ماذا ؟ |
| -Doğru açıklayamadım. Söylemeye çalıştığım... | Open Subtitles | أنا آسفة أنا لم أقل هذا بشكل صحيح كل ما أحاول قوله هو |
| Bak, sana Söylemeye çalıştığım şey ben ordaydım. | Open Subtitles | . . ما أحاول قوله هو أنا كنت هناك مفهوم؟ |
| Söylemeye çalıştığım şey, iyice dibe battığın. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أنك وصلت إلى مستوى منخفض جديد |
| Yani Söylemeye çalıştığım şu; sana inanıyorum. | Open Subtitles | إذن، الشيء الذي أحاول قوله هو أنني أصدقك |
| Sana Söylemeye çalıştığım şey bir torun bizim için harika bir hediye olurdu. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو الحفيد سيكون هدية عظيمة |
| Söylemeye çalıştığım şey, o olmadan ben, ben değilim. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أنّني لا أكون على سجيّتي بدونه |
| Söylemeye çalıştığım şey, belki de buna tamamen zihinsel bir egzersizmiş gibi yaklaşamayacağın. | Open Subtitles | الذي أحاول قوله هو أنه، ربما لا يمكن لك أن تُقارب هذا كتمرين عقليّ بحت |
| Burada Söylemeye çalıştığım şey, başkanın masasında kendine bir koltuk kaptın. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو... لقد حصلتِ على مقعدًا في طاولة الرئيسة |
| Söylemeye çalıştığım şey sana şimdi daha fazla ihtiyacım var. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أنني سأحتاجك الآن أكثر من أي وقت مضى |
| Söylemeye çalıştığım, hayatını değiştirmenin mümkün olduğu. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أنه من الممكن تغيير حياتك |
| Her neyse, demek istediğim saatinde gelemem. | Open Subtitles | على اي حال ،ما أحاول قوله هو لا أستطيع ان أعيد الساعة إلى الوراء.. |
| demek istediğim şey ilişkiniz olması başka bir şeydir bunu eşinizin yüzüne vurmanız başka bir şey. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو أن تكون لك علاقة، هذا شيء.. وشيء آخر أن ترميها في وجه زوجك |
| - İki kadın arasında kararsız kaldın. - demek istediğim şey... | Open Subtitles | أنت مشتت ما بين إمرئتين ما أحاول قوله هو |
| Esasen demeye çalıştığım bu yüzleri isimlerinizle eşleştirebilmek çok güzel. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو من الجيد جمع كل هذه الأسماء مع بعضها |
| söylemek istediğim belki de ben bu adamlarla kağıt oynamaktan fazlasını yapmak istiyordum. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو ربما أننى أحببت لعب الورق مع هذه المجموعة من الرجال جيرى |
| anlatmaya çalıştığım şu ki efendim, bu çocuklarla yeteri kadar ilgilenilmiyor. | Open Subtitles | ما أحاول قوله هو إن أحداً لن ينظر إليك بجدّية وكذلك لن ينظر إلى هؤلاء الٔاولاد |