Sonrasında da cüzdanlarını, mücevherlerini, torunlarının fotoğraflarını çalardım. | Open Subtitles | ثم أسرق حافظات نقودهم ومجوهراتهم وصور أحفادهم |
Atalarımızın hiçbiri oğullarının ya da torunlarının evliliğiyle gurur duymadı. | Open Subtitles | لم ير أي من أجدادنا... أبناءهم أو أحفادهم يتزوجون بفخر. |
ve onların torunları da kurtulacak, bu böyle sürüp gidecek. | TED | و أطفال أطفالها سيتم انقاذه أيضاً و أحفادهم بدورهم سيتم إنقاذهم و هكذا دواليك |
Büyük torununun olduğu ve çalıştığı kafeye gelenleri değil. | Open Subtitles | ليس من المقاهي التي يعملون بها وبداخلها أحفادهم |
Torunlarıyla tanışmak, birlikte bir hafta geçirmek istediklerini söylediler. | Open Subtitles | طلبوا مني أحفادهم قضاء أسبوع معهم |
Siz torunlarınıza anlatacaksınız, onlar torunlarına, onlar torunlarına. | Open Subtitles | سوف تخبر أحفادك عنه، وأحفادك يخبرون أحفادهم و أحفادهم يخبرون أحفادهم |
Kucaklıyalım. Aslında, Öyle düşünüyorum -- ve iki koca baş parmağım var, pek iyi mesaj yazamam -- ama şuna bahse girebilirim, bizim çocuklarımızın ve onların torunlarının gerçekten ama gerçekten küçük çelimsiz baş parmakları daha kolay mesaj yazacaktır evrim tüm bunları düzeltecektir. | TED | في الواقع، أنا أعتقد، رغم أني امتلك أبهامين كبيرين، لا يمكنني ارسال الرسائل النصية جيداً ولكني مستعد على المراهنة على انه عبر النشوء و التطور ، ابنائنا و أحفادهم سوف يطوروا ، حقيقةَ، إبهامات أصغر. ليستطيعوا المراسلة بشكل أفضل، تلك الثورة ستصلح جميع الأمور. |
Beni torunlarının vaftiz törenlerine davet ediyorlar. | Open Subtitles | يدعوني لحفلات تعميد أحفادهم |
Bugün, tüm Manckinlerin Özgürlük Günüdür, ve torunlarının da. | Open Subtitles | إذنإنهيومالاستقلال... . لكل الـ(مونشكينز) و أحفادهم |
torunları ve sonraki kuşaklar gördüğüm herkes kadar şişman ve hastaydı. | Open Subtitles | أمّا أحفادهم من الجيل التالي كانوا كمثل أي بدين و مريض رأيته. |
Onların torunları mesajı milyonlarca yıl fark edilmeden taşıyabilecekti, | Open Subtitles | أحفادهم سيحملون الرّسالة عبر الدهور دون أن يلاحظها أحد, |
Bunu biliyoruz çünkü onlar ve çocukları, şimdi torunları hatta büyük torunları, bir zamanlar kendileri için Tanrı'nın verdiği yetenekleriyle ne yapacaklarını seçme şansı yakaladılar. | TED | علمنا ذلك لأن هذا ما قاموا هم وأولادهم والآن أحفادهم وحتى أبناء أحفادهم باختياره في أغلب الأحيان كمهن لهم بمجرد أن وجدوا الفرصة ليختاروا لأنفسهم ما سيفعلونه بمواهبهم التي أعطاها الله لهم. |
Büyük torununun olduğu ve çalıştığı kafeye gelenleri değil. | Open Subtitles | ليس من المقاهي التي يعملون بها وبداخلها أحفادهم |
Torunlarıyla tanışmak, birlikte bir hafta geçirmek istediklerini söylediler. | Open Subtitles | طلبوا مني أحفادهم قضاء أسبوع معهم |
Evet, benim çalışmam bu şekilde, Bu çalışma geleceği yeniden tasarlamak ve sonraki araştırmalara yol açmak için, bu proteinin tam olarak ne yaptığını anlamak için, ayrıca kemoterapinin verimliliğinin geleceği için belki bütün kanser hastası dedelerin Torunlarıyla biraz daha fazla zaman geçirebilmesi için kendime açtığım bir yoldu. | TED | كان هذا مشروعي و تلك كانت طريقتي في إعادة تخيّل المستقبل ,من أجل مستقبل الأبحاث مع اكتشاف وظيفة هذا البروتين بالتحديد و أيضاً من أجل مستقبل فعالية العلاج الكيميائي كي يحظى كل الأجداد المصابون بالسرطان .بوقت أكثر لقضائه مع أحفادهم |
Ve başka bir kaç bir şey daha kafama dank etti. Bu, sadece şu anda kuzenlerime, ya da mektupları gönderenlere değil, ama bu konsept hiç eskimeyeceğine göre, çocuklarına da ya da torunlarına da yardım edebilir. | TED | ثم بدأت أشياء أخرى في الظهور لم يتوقف الأمر على تعليم أبناء عمومتي فحسب أو هؤلاء الناس الذين يرسلون رسائل بل أن هذه الفيديوهات لن تتقادم مطلقاً وقد تكون مساعدة لأبنائهم أو أحفادهم |