Bence bugün yeterince yargılama yaptık. | Open Subtitles | أعتقد أننا حصلنا على أحكام كافية لهذا اليوم |
Ancak ilk ve en önemli işim insanlar cinsellik hakkında konuştuğunda tamamen tarafsız kalmak, utanç, şaşırma, yargılama olmadan, nerede olduğumun | TED | ولكن مهمتي الأولي والأكثر أهمية هو أن أبقى محايدة عندما أتحدث عن أي شيء ذي طابع جنسي، لا إحرج ولا دغدغة، ولا إصدار أحكام ولا خجل، بغض النظر أينما كنت. |
yargılamıyorum. Yani bugün için. | Open Subtitles | لن أطلق أي أحكام حسنا , اليوم لن أفعل ذلك |
yargılamıyorum ya da başka bir yorum yapmıyorum. | Open Subtitles | اسمعي، ليس لدي أيّ أحكام مسبقه |
Kendini çok sev ki başkalarını engeller olmadan ve yargılamadan sevebilesin. | TED | اغمر نفسك بالحب حتى تفيض على الآخرين. بدون حواجز وبدون أحكام. |
Sonuç olarak da ahlaki kararlar alma yeteneğine sahip değildi. | Open Subtitles | ولهذا السبب لم يعد باستطاعته أن يستنتج أي أحكام أخلاقية |
Fuhuş sektöründeki insanlar, ki buna zorlananlar da dâhil, fuhuş nedeniyle sürekli ceza alıyorlar. | TED | الأشخاص المتورطون بالدعارة، و كذلك من يتم تهريبهم لنفس الغرض، تصدر بحقهم بانتظام أحكام متعددة بممارسة الدعارة. |
Çoğu beraat etti. Kalanlar da ufak cezalar aldılar. | Open Subtitles | معظمهم أخلي سبيله، والبقية حكم عليهم أحكام مخففة |
Alınmaca gücenmece yok, birbirimizi Yargılamak yok. | Open Subtitles | من دون مشاعر سلبية، أو أحكام مسبقة، مجرد تبادل حر للمعلومات |
İçine girebilsek ve orada hükümler veya geçmiş ya da şu an olmasa. | Open Subtitles | يمكننا فقط الدخول فيها حيث لا توجد أحكام أو ماضي أو حاضر |
Ayrıca Wygert'ı Vali'yle yaptığı anlaşmaya göre, deneylere katılan mahkûmların cezalarında indirime gidilecek. | Open Subtitles | الذي وافقَ على تخفيف أحكام السجناء الذينَ يتعاونونَ معَ التجربَة |
Aynı zamanda ne kadar önemli olduğunun farkında olmadığı birçok dokümanı da yanında götürdü, bu yüzden Edward Snowden hakkında hemen bir yargılama yapmadan bu olay hakkındaki gerçekleri öğrenmemiz lazım. | TED | أخذ أيضا العديد من الوثائق التي لم تكن لديه الدراية الكافية لمعرفة أهميتها، لذا أعتقد أن علينا أن نعرف الحقائق عن هذا الموضوع قبل إطلاق أحكام سريعة بحق إدوارد سنودن. |
Barton iyi bir doktor ancak zayıf bir yargılama eğilimi var üstelik sadece profesyonel hayatında da değil. | Open Subtitles | وبارتون طبيب جيّد ولكن كان لديه ميل لإصدار أحكام ضعيفة... وليس فقط في حياته المهنية. |
Korku, yargılama olmazsızın aralarında yürüyebiliyordum. | Open Subtitles | كنت أمشي بينهم بدون خوف, بدون أحكام |
Seni yargılamıyorum. | Open Subtitles | يا هذه,لا أحكام |
Seni yargılamıyorum. | Open Subtitles | كلا، لا بأس. بلا أحكام |
Biliyordum ki beni yargılamadan dinleyen biri çok büyük bir değişime yol açmıştı. | TED | أيقنت أن شخصا يستمع إلي من غير إصدار أحكام من شأنه أن يحدث فرقاً كبيراً |
İstediğin ne varsa, yargılamadan, ...soru sormadan, kamera olmadan, kural olmadan. | Open Subtitles | أي شئ تريده لا أحكام لا سواح , لا كاميرات لا توجد قوانين |
BU insanlar bunu bilmiyor ve ani kararlar almak zorundalar. | Open Subtitles | أجل، ولكنّهم يجهلون ذلك وعليهم إصدار أحكام آنيّة |
Savcılık, jüri üç müebbet ceza almış birine inanmayacağını söyledi. | Open Subtitles | فقط الحكومة تشعر بأن المحلفين لن يستجيبوا جيداً مع مدان بثلاثة أحكام مؤبد |
Şimdi sen bize hapse tıktırmak istediğin adamların ismini ver ve bizde onlara uzun cezalar verelim. | Open Subtitles | أعطنا أسماء الأشخاص الذي تريد إسقاطهم وسنعطيهم أحكام طويلة |
Bilemiyorum. Bu tarz şeylere alışkın değilim. Tabii ki Yargılamak yok, eğer yaptığın şey buysa. | Open Subtitles | لاأعلم،أنا لست متقبّلةلهذه الأشياء، لا أطلق أيّة أحكام .. |