| Cora Tanrı hakkında konuştuğumuzu anlayınca, bunun bir günah olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أخبرتنيّ أنه كان مخطئاً عندما أدركت كيف كنا نتحدث عن الله |
| Annem, yabancılarla konuşmamam gerektiğini söyledi. | Open Subtitles | أميّ أخبرتنيّ يُفترض بإن لا أتكلم مع الغُرباء. |
| Sonra kız kardeşi şehre geldiği için ertelemek zorunda olduğumuzu söyledi. | Open Subtitles | لكنها أخبرتنيّ أن نُأجل الأمر لأن إختها جاءت للبلدة. |
| Buraya taşınıyorum, Ginger senin de zengin bir koca bulduğunu söyledi. | Open Subtitles | أنا سأنتقل إلى هنا, لقد أخبرتنيّ إنكِ وجدتِ زوج ثريّ |
| Küçük bir kuş, parayı naklettiğinizi söyledi. | Open Subtitles | العصفورة أخبرتنيّ أنكم ستنقلون الأموال أخيراً |
| Annem artık bir kızınızın olduğunu söyledi. Sana ne bundan? | Open Subtitles | ـ أمي أخبرتنيّ إنكم حظيتم بإبنه الآن ـ و ما شأنك بهذا؟ |
| Gerek yoktu. Annen, bana seni nerede bulacağımı söyledi, King. | Open Subtitles | لا داعي، والدتك أخبرتنيّ أين أجد مكان عصابتك. |
| Tess benim götürmemi istediğini söyledi bana. | Open Subtitles | و (تيس) تُريدنيّ أنا لإنها أخبرتنيّ بذلك |
| Artık bana buna son vereceğini söyledi. | Open Subtitles | . أخبرتنيّ أنّها ستقطعه عنيّ |
| Eva terapist olduğunu söyledi. | Open Subtitles | (إيفا), أخبرتنيّ إنكِ مُعالجة |