Dokuzuncu adımda yanlış yaptığın herkesten özür dilemelisin. | Open Subtitles | الخطوة التاسعة تنص أن عليك الاعتذار إلى كل شخص أخطئت في حقه. |
yanlış düğmeye basarsan, bom! Berlin'e doğru uçarsın. | Open Subtitles | لو أخطئت في زر واحد، ستتسبب في إنفجار إلى برلين |
yanlış söyledim, İncil yok bizde. | Open Subtitles | لقد أخطئت في الكلام ، ليس لدينا كتاب مقدس |
- Bir şey yok - yanlış hesaplamış olmalısın. | Open Subtitles | حسنا؛ لا شيء أكيد أخطئت في شيئا ما |
Onlar benim en yakın arkadaşlarım. Yani eğer yanlış yaptığım bir şeyi hatırlayamazlarsa çok şaşırma. | Open Subtitles | إنهم أصدقائي المقربين ، لذا لا تندهشي إن كانوا فجأة "لا يتذكروا" أي شئ أخطئت في عمله |
Ve o mankafaların muayenehanemde oturup yemeklerini höpürdeterek, işimle dalga geçmelerine izin vereceğimi düşündüysen beni fena halde yanlış anlamışsın. | Open Subtitles | ولقد أخطئت في الحكم علي جزافاً إذا كنت تعتقد أنّني سأسمح بجلوس هؤلاء القـردة في غرفة اختبـــــاري يلتهمون الجوب سوي, ويسخرون من عملي. |
- Aman Tanrım! Sinyalari yanlış yorumlamış olmalıyım. | Open Subtitles | - يا إلهي من الواضح أنني أخطئت في قراءة الإشارات |
Chris Mannix, seni yanlış değerlendirmişim. | Open Subtitles | كريس مانيكس , لقد أخطئت في الحكم عليك |
Seni yanlış anladığım için özür dilerim. | Open Subtitles | آسف أني أخطئت في نظرتي إليك. |
Tarihi yanlış söylemişim. Büyük iş! | Open Subtitles | أخطئت في تذكّر التواريخ، أمر عظيم! |
Birşeyleri yanlış yapmış olmalısın. | Open Subtitles | لا بد أنك أخطئت في شيء |
Belki haritayı yanlış okumuşumdur. | Open Subtitles | ربما أخطئت في قراءة الخريطة |
Belki de yanlış odaya girdiniz. | Open Subtitles | ! محتمل انك أخطئت في الغرفة |
yanlış değerlendirmişim derken... Oh. | Open Subtitles | ...ماذا تعني بأنك أخطئت في |