Ve baruttan veya mızraktan çok daha tehlikeli bir silahları vardı. | Open Subtitles | وقد كانوا مسلحين بما هو أخطر كثيراً من البارود أو السكين |
Bizim gibiler için dürüst birinden daha tehlikeli bir şey yoktur. | Open Subtitles | لا يوجد ما هو أخطر لمن هم مثلنا من رجل صادق |
İsteksiz çalışmak ve vardiyanın bitmesini beklemek daha da tehlikelidir. | Open Subtitles | قد يصاب المرء بالخدر من الروتين اليومي و الجلوس على المكتب طيلة اليوم قد يكون أخطر |
Tomrukçuluk, yağmur ormanlarının karşı karşıya olduğu en büyük tehlikedir. | Open Subtitles | الاحتطاب هو واحدٌ من أخطر التهديدات التي تواجه الغابات المطرية |
Ben şimdiye kadar yaptığım en tehlikeli şeyi biliyorum çünkü NASA hesapladı. | TED | أنا أعرف ما أخطر شيء قُمتُ به لأن ناسا تقوم بعمل الحسابات. |
Simdi konusmanin riskli kismi geliyor, cansiz seylerin senkronize olabildigini gostermek icin. | TED | هنا تأتي أخطر قطعة في محادثتي، حيث أبين أنه يمكن لأشياء جامدة أن تتزامن. |
Dışarıda ayı ve kurtlardan daha tehlikeli bir şey var. | Open Subtitles | هنالك شيءٌ ما أخطر من ذئب أو دب في الخارج |
EM: Patentini almadık. CA: Patentini almadınız çünkü patentini almak, almamaktan daha tehlikeli diye düşünüyorsunuz. | TED | أ م: نعم، نحن لم نسجل براءات اختراع. ك أ: لم تسجلها لأنك اعتقدتَ أن تسجيل براءة الاختراع أخطر من عدم تسجيلها أساساً. |
O olmadan bu tehditler çok daha tehlikeli bir hâle gelir. | TED | وبدونه فستتصاعد تلك التهديدات إلى شيء أخطر بكثير. |
Ve daima, gizli hainler, ...açık düşmanlardan daha tehlikelidir. | Open Subtitles | وكقاعدة عامة, فالشر يكون أخطر في الخفاء من مقاتله العدو مباشرةً |
Gizli kalmış hainler, açık düşmanlardan daha tehlikelidir. | Open Subtitles | وكقاعدة عامة, فالشر يكون أخطر في الخفاء من مقاتله العدو مباشرةً |
Osmund, bu adam musibetin kendisinden bile daha tehlikelidir. | Open Subtitles | أوزموند هذا الرجل انه أخطر من الطاعون نفسه |
İsrail Krallığı'nın en büyük düşmanı olan Filistinliler, kıyı düzlüklerinde yaşıyorlar. | TED | الفلسطينيون القدماء، وهم أخطر الأعداء لمملكة إسرائيل، كانوا يعيشون في السهل الساحلي. |
Bu uzaylılar muhtemelen bu ülkenin gördüğü en büyük tehdit. | Open Subtitles | هؤلاء الغرباء يمثلون أخطر عدو واجهه هذا البلد إطلاقا |
Winifred'in en tehlikeli büyüleri yazılı onda. Onu asla ele geçirmemeli. | Open Subtitles | أنه يحتوى على أخطر تعاويذ وينفرد يجب ألا تحصل هى عليه |
Gelmiş geçmiş en tehlikeli karanlık büyücü ile tanıştığımı mı? | Open Subtitles | أنـّني قابلتُ للتوّ أخطر ساحر ظلام على مر العصور ؟ |
Bu otomatik ateşlemenin zamanlaması fırlatmanın en riskli kısmı. | Open Subtitles | توقيت هذا العدّ العكسي للإشتعال التلقائي هو أخطر جزء من عملية الإطلاق |
Hangisinin daha riskli olduğuna karar veremiyorum çılgınca risklere girmek mi yoksa çılgın risklere giren birinden tavsiye almak mı? | Open Subtitles | لا يمكنني أن أقرّر أيّهما أخطر القيامُ بمخاطرةٍ مجنونة أم سماعُ النَّصائح بخصوص المخاطراتِ المجنونة |
Olabilecek en kötü şey rüzgarın beni savurması. | Open Subtitles | إن أخطر شىء يمكن أن يحدث هو أنني سأقع على الأرض |
Tahammüden adam öldürmek mahkememizde yargılanan en ciddi suçlamadır. | Open Subtitles | أخطر تهمة قتل متعمد عُرضت على محاكمنا الجنائية. |
Ama öfkelisin, eğitimlisin, tehlikelisin. Elimizdeki en tehlikeli hastasın. | Open Subtitles | . لكنّك عنيف , مدّرب , خطير أنت أخطر مريض لدينا |
Öldürmek için çok değerli serbest kalmak için çok tehlikeli. | Open Subtitles | نحن أثمن من أن يتم قتلنا و أخطر من أن يتم إطلاق سراحنا |
Ama aslında, bu en güçlü sebze yok etme makinesi. | Open Subtitles | لكن بما لديه من تجهيزات فهو أخطر أجهزة تدمير الخضروات |
Bence ortada benim komünist olup, olmadığımdan daha önemli bir konu var. | Open Subtitles | يخيل إلي أن هناك قضايا أخطر و أهم من كوني شيوعيا أو غير ذلك |