İlk başta fark ettik ki renk esnekliğimiz olan bir şeydi. | TED | أدركنا في وقت مسبق أنّ لدينا بعض الحرية مع ذلك اللون. |
Çok geçmeden elimizdeki bu bilgilerde olağan dışı bir şey olduğunu fark ettik. | Open Subtitles | حالاً ، أدركنا أن هناك شيء ما بهذه البيانات والتي ليست غير عادية |
O anda hepsinin er ya da geç bozulup, kapanacağını fark ettik. | Open Subtitles | وذلك عندما أدركنا عاجلاً أو آجل إنهم جميعهم سوف يتدهورون او يتعطلون |
Çok az bile olsa serbest olmasının tehlikelerini anlamıştık. | Open Subtitles | أدركنا كم هي خطرة في حال إن لم نقيدها و التحكم بها عن بعد |
Böylelikle tohumların olacağı bir proje yapmamız gerektiğini fark ettik, bir çeşit tohum katedrali. | TED | أدركنا ان علينا صنع مشروع من البذور ، ونوع من كاتدرائية البذور. |
Burada, Budrus'ta, duvarın toprağımızı çalacağını fark ettik. | TED | هنا في بدرس، أدركنا ان الجدار سرق أرضنا. |
fark ettik ki sadece eğitimli avukatlarla olmuyor, bir de avukatlarin aralarındaki bağın güçlenmesi gerekiyor. | TED | لكننا أدركنا أن ذلك ليس مجرد تدريب للمحامين، بل يتعدى للتشبيك والتواصل بين المحامين لإحداث فرق |
Living Goods gibi diğer ortaklarla birlikte çalışmanın bu sorunu gerçekten çözmemize yardımcı olacağını fark ettik. | TED | أدركنا أن العمل بالشراكة مع آخرين مثل ليفينج جوودس سيساعدنا حقًا على حل هذه المشكلة. |
Bir sistem olduğunu fark ettik, teknolojinin bizim hakkımızda bilgiye sahip olduğu. | TED | أدركنا أنه لدينا نظام يمكن التكنولوجيا من معرفة شيئ عنك. |
Sonra fark ettik ki, aşmadığımız başka bir engel daha var, o da katılım engeli. | TED | ثم كان هناك عائق آخر أدركنا أننا لم نتخطاه، وهو عائق المشاركة. |
Hiçbirimiz devriyede olmak için hevesli değildik çünkü savaşın bitmesinin yakın olduğunu anlamıştık ve dışarıda ne var bilmiyorduk. | Open Subtitles | حسنا، لم يكن أحدٌ منا متحمسًا للقيام بهذه الدورية لأننا أدركنا أن نهاية الحرب كانت وشيكة كما أننا لم نكن على علم بما يجري بالخارج |
Hepimiz, fark etsek de etmesek de, kulaklarımıza fısıldayan atalarımızla birlikte, bu soruların cevaplarını arıyoruz. | TED | جميعنا، سواء كنا أدركنا ذلك أو لا، نبحثُ عن إجابات لهذه الأسئلة، كنوع من أن أسلافنا يهمسون في آذاننا. |
Böylelikle burada bu şeyin olduğunu farkettik. | TED | لذلك نحن أدركنا فجأة أن هناك هذا الشيء. |
Hepimiz, fark edilecek herhangi bir muhalif hareketin sonuçlarının neler olabileceğini biliyorduk. | TED | جميعنا أدركنا كيف يمكن أن تكون عاقبة الخروج على السلطة. |
Artık evrenimizin hayal edilemeyecek gariplikte bir yer olduğunun farkındayız. | Open Subtitles | و أدركنا مؤخرا أن عالمنا يتضمن قدرا عظيما من العجائب |
Bu şekilde farkettik ki vatandaş bilimi gerçekten de çok güçlü, bunun nedeni, vatandaş biliminin uyumlanabilir olması. | TED | وبهذا، أدركنا أن العلم التشاركي في غاية القوة بالفعل، وسبب ذلك، أنّ العلم التشاركي متكيف. |
"Ram ve ben anlaşılmaz ve katlanılmaz dünyaya karşı yasak aşkımızı ifşa edemeyeceğimizi anladığımızda canımıza kıydık." | Open Subtitles | "كبش وأنا مت اليوم أدركنا "نحن ما تممكنا أن نكشف حبنا المحرم إلى عالم غير مهتم وغير فهم. |
Birbirimize ne kadar çok ihtiyaç duyduğumuzun o gece farkına varmıştık. | Open Subtitles | كانت تلك الليلة لما أدركنا كم كنا بحاجة إلى أحدنا الآخر |
Baban ve ben çatı katındaydık ve gelinliğimin hala üzerime olduğunu gördük. | Open Subtitles | حينما كنتُ و أبوك في العلية أدركنا أن فستان زفافي مازال يناسبني |
Bu bilgilerle sistemin çok verimsiz olduğunu anladık. | TED | مع هذه المعلومات أدركنا أن هناك الكثير من التقصير في النظام. |