Vay canına, durumun bu kadar ciddi olduğunu fark etmemiştim. | Open Subtitles | لم أدرك أنّه كان بذلك الجدّية. حسناً، لكي أكون صادقاً، |
Bu, beni çağıranın o olduğunu fark etmeden önceydi. | Open Subtitles | و ذلك قبل أن أدرك أنّه هو من كان يستدعيني |
Yaşananlar, ayrılmamın hata olduğunu fark etmemi sağladı. | Open Subtitles | جعلني هذا الوضع أدرك أنّه كان من الخاطئ الإستقالة. |
Hasta olduğunu fark eder etmez, gizemli bir telefon konuşması yapıyor, ve kimlik bilgilerini yok ediyor. | Open Subtitles | قام بإتّصالٍ هاتفيٍّ مجهول ومن ثمّ تخلّص من هويّته الوطنيّة بعدما أدرك أنّه مريضًا. |