Hayır, onu yalnızca hava fazla soğuk olduğunda giyiyorum. | Open Subtitles | أنا أرتديها فقط عندما يكون الجو قارس البروده |
Aslında, bu satırları yazarken şimdi ben de takıyorum. | Open Subtitles | في الحقيقة ، أنا أرتديها في هذه اللحظة بينما أخط هذه الأسطر |
Babam bunu hiç giymedi, yani benim neden giymem gerektiğini anlayamıyorum. | TED | لم يرتديها والدي مطلقاً لذلك لا أرى أي داع لكي أرتديها |
Arasıra ceket giyerim ve uzun zamandır giymediğim bir pantolon, ve arasıra bunların cebinde bir 10'luk bulurum. | Open Subtitles | بين حين وآخر، أرتدي سترة وبعض البنطالات التي لم أرتديها منذ فترة |
- Ben de takmayacağım. İşaretli olmak istemiyorum | Open Subtitles | لا أريد أن أرتديها لن أمضى لأكون ماركه |
- Bilemiyorum, pek benim... Giy hadi. Hadi ama. | Open Subtitles | ـ هذه السترة، جميلة للغاية، هيّا أرتديها |
- Sonraya saklıyordum. - Tak hadi. | Open Subtitles | ـ أعني، كنت فقط أحتفظ به ـ أرتديها |
Mavi kantaron rengindeki kravatım. Onu takmam gerekirdi. | Open Subtitles | ربطة العنق الزرقاء الزاهية هي التي كان يجب أن أرتديها |
Yatakhane dışında hiç takmıyorum ki. | Open Subtitles | انا لم أرتديها خارج السكن للطالبات |
Bir daha giymeyeceğim kıyafetleri alacak değilim. | Open Subtitles | اسمعي، يستحيل أن أشتري ملابسًا لن أرتديها مرةً أخرى. |
giyiyorum, çünkü giyince 10 parmağımı da benimle geziye çıkmış kamp arkadaşlarımmış gibi hissediyorum. | Open Subtitles | بأنها مثل 10 أصدقاء في رحله تخييم. لهذا السبب أرتديها. |
İşyerinde herkes giyiyor diye giyiyorum. | Open Subtitles | أنا أرتديها لأن هذا ما يرتديه الجميع في العمل |
Uğraştık ve Levi's ile iş birliği yaptık, ortaklarımız ve komşularımız ile gerçek bir ürün yapmak için bu ürün bir ceket ve onu şu anda giyiyorum. | TED | وقد عملنا وتعاوننا مع (ليفي)، شركائنا وجيراننا، لصنع منتج حقيقي، وهذا المنتج هو هذه السترة التي أرتديها الآن. |
Teneke gibi bir şey ama sırf onlarla dalga geçmek için takıyorum. | Open Subtitles | أعني، إنها خردة لكنني أرتديها لأعبث معهم فقط. |
- Küvette falan takıyorum hep. - Ben de bunlardan almalıyım. | Open Subtitles | أنا أرتديها في حوض الأستحمام في كل وقت - أنا يجب أن أحصل على واحدة منها - |
Bunu öylece alamazsın, özel yaptırman gerek. Aklıma geldi de, benim giymem daha mantıklı olur. | Open Subtitles | لا يمكنك شراء هذه، بل تُصنع مخصوصًا بالطلب بالتفكير في هذا فالأفضل هو أن أرتديها أنا |
Öyle mi? Bana bunca şeyi aldığın için çok teşekkürler. Ve ofisime kadar getirip, bugün giymem için o kadar ısrar ettiğin için de. | Open Subtitles | نعم، شكراً لشراء كلّ هذه الأشياء لي، و لمجيئك إلى مكتب و جعلي أرتديها اليوم. |
Ama onu çoğu zaman asıl iş için de giyerim. | Open Subtitles | لكنني أرتديها أحياناً عند ذهابي للعمل |
Söz veriyorum, yatak odasının dışında takmayacağım. | Open Subtitles | أعدك أنني لن أرتديها خارج غرفة النوم |
- İtiraz etmeyi kes al ve Giy işte. | Open Subtitles | توقفِ عن الإعتراض وخذيها و أرتديها |
Tak şunu, Tak şunu. Haydi. Haydi. | Open Subtitles | أرتديها ، أرتديها هيا، هيا |
Ben bunu takmam zaten. | Open Subtitles | من المستحيل أن أرتديها بإرادتي. |
Bunu takarsam delikler açacak. Ben takmıyorum. | Open Subtitles | هذه الشارات تقوم بعمل ثقوب لن أرتديها |
Esnemiyor bile. Bunu düğünümde giymeyeceğim. | Open Subtitles | إنها لا ترضيني، ولن أرتديها لحفلة زفافي. |
Bu kıyafetleri çıkarmış olsaydım bile yine üzerime giymek zorunda kalabilirim. | Open Subtitles | وحتى لو خلعت ملابس السجن هذه فيجب أن أرتديها ثانيةً قريباً |
Şapka benim, istediğim yerde takarım. | Open Subtitles | هذه قبعتي أرتديها حيثما أريد |
Biraz daha giyeyim. | Open Subtitles | دعيني فقط أرتديها مدة أطول قليلًا. |
Sen benim taktığım saate bir baksana baktığın yerden iyice bak ve uyu! | Open Subtitles | لمَ لا تنظر لساعتي التي أرتديها وإلى حيث ما كنت تنظر وتخلد للنوم؟ |
Normalde giyeceğim tarzda bir kıyafet değildi ama sandığım gibi Michelin Adamı giysisine de benzemiyordu. Çok da kötü değildi açıkçası. | TED | وكان يشبه أغلب الملابس التي أرتديها عادةً وكان بعيداً جداً عن ملابس رجل الإطارات ميشيلن الذي توقعته، ولم يكن سيئاً أبداً |