| Bunun lanet bir yatak odası olmadığını ben bile görebiliyorum. | Open Subtitles | حتى أنا أستطيع أن أرى أن هذه ليست غرفة النوم |
| - Bunu görebiliyorum - küçük resimler ve garip yazı. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى ذلك ، صور صغيرة وبعض الكتابة الغريبة |
| Ve o kanlı çamurda başka bir şeyin daha öldüğünü ve kar fırtınasına gömüldüğünü görebiliyorum. | TED | ولكني أستطيع أن أرى شيئا آخر مات في مزيج الوحل والدم، دهشت مما رأيت |
| Ben bir şey göremiyorum Bütün bu buraya kanama . | Open Subtitles | لا أستطيع أن أرى أي شيء بسبب كل هذا النزيف |
| Ama birlikte ele alındıklarında, üzgünüm. Bu rafa baktığımda herhangi bir yardım göremiyorum. | TED | لكن جمعها معًا، أنا متأسفة لا أستطيع أن أرى انها تساعد عندما أنظر إليها على الرفوف |
| Bir dokunuşta bazı şeyler görüyorum. Olmuş olanı ve olacak olan şeyleri. | Open Subtitles | بلمسة واحدة أستطيع أن أرى أشياء أشياء قد حدثت ، وأشياء ستحدث |
| Ve bu odadaki bir çok insanın, benimle aynı konumu paylaşan bir çok insanın varlığını görebiliyorum. | TED | واعتقد ان الكثير من الناس في هذه الغرفة، أستطيع أن أرى الكثير منكم في نفس موقفي. |
| Ağızdan görebiliyorum -- Ayakkabıları görebiliyorum. | TED | أستطيع أن أرى من خلال فتحة الفم أستطيع رؤية أحذية الناس. |
| Önümüzdeki asır boyunca bir atın üzerinde oturduğumu görebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى نفسي و أنا أمتطي حصاناً في القرن المقبل |
| Kariyerinin doğudan bir güneş gibi yükseldiğini görebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى مهنتك تنهض في الشرق مثل الشمس. |
| Bu ormandan asla ayrılmaman gerektiğini görebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى بأنه ليس عليك مغادرة الأدغال |
| Kendimi, hayatımın geri kalanında, bir ileri bir geri gider vaziyette bu teknede mahsur kalmış olarak görebiliyorum. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى نفسى عالقا على هذا القارب لبقية حياتى أذهب إلى الخلف والأمام |
| Tamamen dürüstçe, öncelikle bu zarfların içini göremiyorum. | TED | بأمانة مطلقة، أول أمر، أنا لا أستطيع أن أرى من خلال هذا الأظرف |
| Böyle davrandığında göremiyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أرى عندما تعاملني بهذة الطريقة |
| Bakmak istemiyorum! göremiyorum! Kör oldum! | Open Subtitles | لا أريد النظر,لا أستطيع أن أرى أنا عمياء |
| Bir şeyleri yanlış yaptın, göremiyorum. | Open Subtitles | هناك شيئا غير مضبوط لأنى لا أستطيع أن أرى الآن |
| Yüzünü göremiyorum, ama ağlamadığından eminim. | Open Subtitles | لا أستطيع أن أرى وجهك ، ولكن أراهن انك لا تبكي. |
| Sınırlar olmadığını gördüm, benim çalışmalarımın evrimine bakınca anlamlı bağlantılar görüyorum. | TED | تعلمت أنه ليس هناك حدود. وعندما أنظر إلى مراحل تطور عملي أستطيع أن أرى مواضيع و علاقات منطقية. |
| Ama hala yüzünüzden biraz şüpheci yaklaştığınızı anlayabiliyorum. | TED | ولكني أستطيع أن أرى في وجوهكم أنه ما زال يخامركم الشك |
| Ehliyet ve ruhsatınızı görebilir miyim lütfen? | Open Subtitles | هل أستطيع أن أرى رخصته التسجيل، وبطاقة التأمين، من فضلك؟ |
| Paramı görebileceğim bir yerde isterim - dolabımda. | Open Subtitles | أنا أحب أموالي الحق حيث أستطيع أن أرى ذلك. شنقا في خزانة ملابسي. |
| Geldiğini görebiliyorum, göz kırpmalardan anladım. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى أنها قادمة, ومعظمهم بسبب التغاضي جميع. |
| Uyandığım zaman nerede olduğumu bilmiyordum, Wallace'ı da göremedim. | Open Subtitles | وعندما إستيقظت، أنا لم أعرف أين أنا وأنا لا أستطيع أن أرى والاس أكثر. |
| Diğer insanlar bunu fark edemeyebilir ama saatin akrebinin hareketini bile görebilirim. | Open Subtitles | الأخرين لا يستطيعون رؤيته لكنى لا أستطيع أن أرى حركة عقارب الساعة |
| Her şeyi görebiliyordum... | Open Subtitles | أستطيع أن أرى النافذة بأكلمها كانت تنكسر، |
| Çünkü bir wiccaning olacaksa gitmiyor l Bu, iyi gidecek ama davet edildi kim olduğu önemli değil görebilirsiniz. | Open Subtitles | أستطيع أن أرى أن هذا سيسير على مايرام ، لكن لا يهم من دُعي لأنه لن يكون هناك ويكا |
| Baba, polis rozetine bakabilir miyim? | Open Subtitles | يا أبي، أستطيع أن أرى شارة الشرطي الخاص بك؟ |
| Şimdi, yanlış yaptığımı anlıyorum. | Open Subtitles | الآن انظر الى الوراء أستطيع أن أرى مدى السوء الذي كان |
| Söylenip yok olan yalanlara bakabiliyorum. | TED | أستطيع أن أرى أكاذيب كانت من قبل قيلت ثم اختفت. |