Bazı dedikodular duymuştum ama hep efsane olduğunu düşünmüştüm. | Open Subtitles | نعم , لقد سمعت أشاعات ولكنى أعتقدت أنها خرافه |
- Yakalandığına dair dedikodular duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت أشاعات بأنه تم القبض عليك. |
90'larda bizim Alexander Nevelsky'nin ürettiği gaz bombalarından birini karaborsada Kırım'dan çıkaran kaynak olduğuna dair dedikodular yayılmış. | Open Subtitles | في التسعينات، كان هناك أشاعات أنه هو مصدر بعض كميات غاز "الأعصاب" من "شبه جزيرة القرم" |
Etrafta bir çok söylenti dolaşıyor onların arkasından izleyip onları alıyor. | Open Subtitles | اختفوا توجد أشاعات أن شئ ما يهجم عليهم ويأخذهم |
Hakkınızdaki söylenenlerin hepsinin söylenti olduğunu düşünüyordum, ama siz ucuz... | Open Subtitles | -أنا كنت أظن أن هذه كلها أشاعات لكنك حقا ً رخيص قليلا ً و ... . 0 |
Yaklaşık olarak saat 10:00'da, kaçırılan bir uçağın yere inmekte olduğu söylentileri arasında, Cleveland Hopkins Havaalanı boşaltıldı. | Open Subtitles | تقريبا فى الـ 10 صباحا، تم إخلاء مطار كليفيلند هوبكنز وسط أشاعات بأن طائرة مخطوفة ستهبط فيه |
Yalnızca medyada dolaşan söylentileri tekrar ettim. -Ok. | Open Subtitles | انا أكرر لك أشاعات تكرر إعلامياً حسناً |
90'larda karaborsada sinir gazı ticaretinin kaynağı olduğuna dair dedikodular vardı. | Open Subtitles | في التسعينات، كان هناك أشاعات أنه هو مصدر بعض كميات غاز "الأعصاب" في السوق السوداء. |
Seninle ilgili dedikodular zaten var. | Open Subtitles | فهناك أشاعات عنك بالفعل... |
O olaydan sonra Langstonlar hakkında çok söylenti dolaştı. | Open Subtitles | لقد كانت هُناك أشاعات حول آل (لانغستون) وقتها. |
söylenti ve dedikodulardan bahsediyorum. | Open Subtitles | هل سمعت أشاعات |
Evet, söylentileri duydum. | Open Subtitles | نعم ، لقد سمعتُ أشاعات حول ذلِكَ |