Bilmem gereken ama bilmediğim o kadar çok şey var ki. | Open Subtitles | هنالك أشياء كثيرة أعتقد أن عليّ أن أعلمها لكنني لا أعلمها. |
Evet, kitaplar harikadır ama pek çok şey deneyimle öğrenilir. -Sahi mi? | Open Subtitles | لكن هناك أشياء كثيرة نتعلمها من التجربة ولا يمكن تعلمها من الكتب |
Bana çok şey gösterdi ve şuanda tek görebildiğim şey bunlar | Open Subtitles | وأظهروا لي أشياء كثيرة و كل شيء أستطيع أن أرى الآن. |
Bir sürü şey olmuş olabilir. Cinayet en son ihtimaldir. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون هناك أشياء كثيرة ولكن القتل هو أضعف إحتمال |
Beni ürperten çok fazla şey yoktur ama bu adam, örtülerin altında emekliyor. | Open Subtitles | ليس هناك أشياء كثيرة تجعلنى أقشعر... و لكن هذا الشخص... يزحف تحت الغطاء؟ |
Ve eminim ki eğer her şeyi yapacak olsaydım, sanırım bunun anlamı çok hızlı hareket etmem gerekeceğiydi, çünkü yapmam gereken bir çok şey vardı. | TED | وكنت متأكدة أنني إذا أردت فعل كل شيء، فسيتوجّب على الانطلاق بسرعة، لوجود أشياء كثيرة أردت أن أفعلها. |
Kız kardeşim bana çok şey bıraktı. Ben de size onlardan birini bırakarak ayrılacağım. | TED | تركتني شقيقتي مع أشياء كثيرة جدًا، وسأترك كل واحد فيكم الآن مع شيء واحد منهم. |
Ve gerçek şu ki, bu geçiş döneminde pek çok şey bizim için epey iyi gidiyor. | TED | والحقيقة هي أن أشياء كثيرة تسير في مصلحتنا خلال هذا التحول. |
O kadar çok şey istiyorum ki, düşünmekten delirecek gibi oluyorum. | Open Subtitles | أريد أشياء كثيرة يا أمي وهذا يدفعني إلى الجنون |
Olmo, sen yokken pek çok şey değişti. | Open Subtitles | أولمو, عندما لم تكن هنا أشياء كثيرة تغيرت |
Öbür erkeklerleyken, saklaman gereken çok şey vardır. | Open Subtitles | مع الرجال الآخرين كانت هناك أشياء كثيرة علي إخفائها |
Pek çok şey tatlım. | Open Subtitles | أشياء كثيرة ، يا عزيزتى إجتماع تحول إلى جلسة تبادل الرصاص |
O da bugün yapamadığım bir çok şey gibi listemdeydi. | Open Subtitles | كان ذلك بقائمتي مع أشياء كثيرة أخرى لم أستطع إنجازها اليوم |
- Bu her zaman böyle değildi. - Pek çok şey değişiyor. | Open Subtitles | لم يكن الأمر دوماً كذلك لقد تغيرت أشياء كثيرة |
Bir sürü şey olmuş olabilir. Cinayet en son ihtimaldir. | Open Subtitles | من الممكن أن يكون هناك أشياء كثيرة ولكن القتل هو أضعف إحتمال |
Bir sürü şey yapabilir. Bir keresinde Garibaldi'yi görmüş! | Open Subtitles | يمكنه فعل أشياء كثيرة لقد رأي مرة جاريبالد |
Yapacak bir sürü şey var, Baba | Open Subtitles | هناك أشياء كثيرة نستطيع القيام بها، أَبّي. |
Bastırılacak çok fazla şey, düşünülecek çok fazla karar var. | Open Subtitles | أشياء كثيرة لوزن, الكثير من القرارات للنظر فيها. |
21, 22'sinde her şey değişmez ve berbat gelir insana. | Open Subtitles | فى الحادية و العشرين و الثانية و العشرين أشياء كثيرة تظهر صلبة و دائمة و مريعة |
Annemin ölümünden beri, çok şeyler değişti. | Open Subtitles | لكن حدثت أشياء كثيرة منذ أن تَوفّيتْ أمه |
Herkes gibi benim de Birçok şeye karşı bakış açım değişti ve umarım ki potansiyel kariyer seçimim gibi olgunlaştı. | TED | وكأي شخص،فإن آرائي حول أشياء كثيرة قد تغيرت و آمل أن تكون قد نضجت، مثل اختياري المهني المُرتقب. |
Toplum içinde birçok şeyin bizi bölebileceğini biliyorum ama bugün burada bulunmanız, sistemimize duyulan güveni gösteriyor. | Open Subtitles | أنا أعرف أشياء كثيرة يمكن أن تفرق بيننا هنا، و في هذا المجتمع ولكن ظهوركم هنا الليلة يشير إلى الثقة في نظامنا. |
Bahsetmedi. Zaten bana çoğu şeyi anlatmıyor. | Open Subtitles | كلا، لم تخبرني، لكن أيضا لم تخبرني أشياء كثيرة |
Birçok şeyi değiştirmeliyim. | Open Subtitles | أريد زيارة أماكن جديدة أريد تغيير أشياء كثيرة. |
Bulgular önemlidir, bilim insanı olmak için birçok şey bilmen gerek, orası öyle. | TED | الحقائق مهمة. يجب علبكم أن تعرفوا أشياء كثيرة لتصبحوا علماء. هذه هي الحقيقة. |
Marka açısından baktığınızda pek çok şeyi doğru yaptılar. | TED | وبهذا فإنه من المنظور التسويقي، فقد حصلوا على أشياء كثيرة صحيحة. |