Makarna ile harika şeyler yapar, özellikle domateslerle. | Open Subtitles | أنها تفعل أشياء مذهلة بالمكرونة وخاصة مع الطماطم |
Takımda ol veya olma, gelecekte çok harika şeyler yapacaksın. | Open Subtitles | سواء قُبلت في الفريق أم لا ستفعل أشياء مذهلة في المستقبل |
Yani uğruna yaşamaya değer harika şeyler var. | Open Subtitles | أعني، أشياء مذهلة التي تستحق العيش من أجلها. |
Ta ki, bir gün inanılmaz şeyler yapabildiğini keşfedene kadar. | Open Subtitles | إلى ان وجدت يوماً ما انه يمكنك فعل أشياء مذهلة |
Ve bunu yapabilirseniz inanılmaz şeyler oluyor. | TED | وحينما يتسنى لك فعل هذا، أشياء مذهلة ستحدث. |
Yani, Paris'in gece hayatıyla ilgili inanılmaz şeyler duydum. | Open Subtitles | لقد سمعت أشياء مذهلة عن الحياة الليلية في باريس.. |
Sanal gözlerimiz gibi teleskoplarla, hem uzayda hem de dünyada bazı muhteşem şeyler görebiliriz. | TED | بفضل التلسكوبات التي هي بمثابة أعيننا الافتراضية، هناك على الأرض أو في الفضاء، نستطيع رؤية أشياء مذهلة. |
Bluebell ile ilgili harika şeyler duyduk. | Open Subtitles | لقد سمعنا أشياء مذهلة عن بلوبيل |
Evet, harika şeyler gördüm. | Open Subtitles | أجل، لقد رأيت أشياء مذهلة للغاية. |
Kadınlar harika şeyler yapabilir. | Open Subtitles | -النساء يمكن أن يفعلن أشياء مذهلة |
harika şeyler yapıyorlar. - Bir liderleri var, Khalil... | Open Subtitles | إنهم يفعلون أشياء مذهلة (ويملكون قائدا لهم، (خليل |
Rüyamdaki Jefferson bana harika şeyler söyledi. | Open Subtitles | حلم (جيفرسون) أخبرني أشياء مذهلة |
İnanılmaz şeyler görmüş olmalısın. | Open Subtitles | َ لابد أنك فعلت أشياء مذهلة |
Bunlar inanılmaz şeyler. | Open Subtitles | لا أدري ماذا أقول ...هذه أشياء مذهلة |
İnanılmaz şeyler. | Open Subtitles | أشياء مذهلة |
İncelediğimizde, muhteşem şeyler gördük. | TED | وعندما نظرنا وجدنا أشياء مذهلة. |