| Öyle ki, bir grup içindeyken sürekli diğerlerinin fikirlerini taklit ediyoruz. | TED | فإنه يقول أننا لا يمكن أن نتواجد بين جماعة من الناس دون أن نتصرف بصورة لا واعية بمراقبة و تقليد آرائهم و أفكارهم. |
| Kastettiğim kendi ve fikirlerini ifade etmeye başlamaları. | TED | أعني بأنهم استطاعوا البدء بالتعبير عن أنفسهم وكذا عن أفكارهم. |
| Tasarımcılar, fikirlerini doğrudan 3D ortamda hayata geçirebilir, ve cerrahlar, ekranın altındaki sanal organlar üzerinde pratik yapabilir. | TED | يستطيع المصممون جعل أفكارهم مادية بشكل ثلاثي الأبعاد مباشرة، ويستطيع الجراحون التدرب على أعضاء افتراضية تحت الشاشة. |
| onların tedavi sürecindeki duygularını ve düşüncelerini içeren gerçek sanat eserleri... | TED | انهم فعلاً قطع فنية تحتوي على أفكارهم ومشاعرهم طوال فترة العلاج. |
| düşüncelerini yıldırıcı bulduğumuz insanlarla bizim aramızda zamansal ve mekansal bir tampon var. | TED | لدينا متسع من الوقت والفضاء بيننا وبين الناس الذين تجعلنا أفكارهم نحسّ بالحنق. |
| Kabul etmemiz gerekir ki en iyi düşünürlerin fikirleri hep yasaklanmıştır. | Open Subtitles | يجب علينا أن نرحب بخيرة المفكرين وهؤلاء الممنوعين من نشر أفكارهم |
| Böylece, "iç gözlem" sahibi oldular: Kendi düşünceleri hakkında düşünme yetisi. | TED | ومن خلال هذا الاعتراف، اكتسبوا قدرة التأمل الذاتي: القدرة على التفكير في أفكارهم الخاصة. |
| Şanslıyız ki, bize en iyi fikirlerini sunmak isteyen milyonlarca, milyonlarca dahi var. | TED | لحسن الحظ، يوجد الملايين والملايين من العباقرة مستعدين لمنحنا أفضل أفكارهم. |
| Yani genç insanlara ilham vermek ve bir girişimcilik kültürü oluşturmak gerçekten büyük bir adım, ama genç insanların, fikirlerini gerçekleştirmek için sermayeye de ihtiyaçları var. | TED | لذلك فإنّ إلهام الشباب و إنشاء ثقافة ريادة الأعمال تعتبر خطوة كبيرة، لكنهم يحتاجون رؤوس أموال لجعل أفكارهم واقعا. |
| Bir animasyon yaratma işlemi, araştırmacılara kendi fikirlerini açığa çıkartmaları ve ayıklamaları için bir katalizör gibi davranabilir. | TED | عملية إنشاء رسم متحرك يمكن أن تقوم بدور الحافز الذي يسمح للباحثين ببلورة وتحسين أفكارهم الخاصة. |
| Şiddetli sahtekarlık duygusu insanların harika fikirlerini ortaya koymasını ya da çok iyi oldukları program veya işlere başvurmaya engel olabilir. | TED | الشعور الشديد بالاحتيال يمكنه أن يمنع الناس من مشاركة أفكارهم الرائعة أو التقدم للأعمال والبرامج حيث بإمكانهم التفوق. |
| İnsanların bu işle alakalı fikirlerini benimle paylaşmaya başlaması inanılmazdı. | TED | وكان ذلك مدهشا اذ بدأ الناس بمشاركة أفكارهم معي حول المشروع. |
| Okul kapalı, gece yarısı geri geliyorlar çünkü bilgisayar oyunu fikirlerini anlatmak istiyorlar. | TED | المدرسة مغلقة، يعودون عند منتصف الليل لأنهم يرغبون بعرض أفكارهم للألعاب التلفزيونية |
| Yabancıların düşüncelerini kuvvetlendirdikleri makine işte bu, dünyayı değiştirdikleri makine. | Open Subtitles | هنا مكينة الغرباء يستعملوها ليضخّمون أفكارهم المكينة التي غيّرت عالمهم |
| Yabancıların düşüncelerini kuvvetlendirdikleri makine işte bu, dünyayı değiştirdikleri makine. | Open Subtitles | هنا مكينة الغرباء يستعملوها ليضخّمون أفكارهم المكينة التي غيّرت عالمهم |
| Sümerler'in kil tabletlere düşüncelerini yazmaya başladığı 5.000 yıl öncesinden bugüne, bu volüm insanlara esrarengiz geldi. | TED | بعد خمسة آلاف سنة من تعلم السومريين تدوين أفكارهم على ألواح الطين، ظل حجم الأرض غامضا بالنسبة للإنسان. |
| Ama tek anlamı olmak dışında sessizlik, izleyicinin kendi düşüncelerini çizmeye davet edildiği bomboş bir sayfa hâline geliyor. | TED | لكن بعيدًا عن المعنى الواحد للكلمة، الصمت هو صفحة بيضاء تدعو المشاهدين ليرسموا أفكارهم عليها. |
| Ölüleri için dua ettiklerinde elleri ile bu jestleri yapıyorlar, düşüncelerini cennetlere fırlatıyorlar. | TED | عندما يصلون للأموات يقومون بهذه الحركات بأيديهم يغزلون أفكارهم إلى الجنان |
| fikirleri benimle çatışan insanlar için de sevgi ile boy gösteriyor muyum? | TED | هل أظهر الحب لهؤلاء الذين تتعارض أفكارهم مع أفكاري؟ |
| İki bilim adamının fikirleri dünya genelinde, matematik ve fizik dışında genel anlamda kesinliğin temellerini yıkan fikrin parçalarıydı. | Open Subtitles | معاً، كانت أفكارهم عاملاً في زعزعة عاّمة لليقين، في العالم الفسيح خارج نطاق الرياضيات والفيزياء. |
| Mo Tze'nin zamanında Çinliler halihazırda en azından bin yıldır düşünceleri kitaplara kaydediyorlardı. | Open Subtitles | في زمن مو تسي, كان الصينيون بالفعل قد دونوا أفكارهم في كتب لألف سنة على الأقل |
| Ford dostunuzun Zihinlerini okuma yeteneğiyle alakalı olabileceğini düşünüyor. | Open Subtitles | ربّما بسبب قدرة صديقتك على قراءة أفكارهم |