Bekleme odanızdaki bayan, vaktimi harcamama değmeyeceğine beni ikna etmişti. | Open Subtitles | السيدة في غرفةِ إنتظاركِ أقنعَني أنت ما كُنْتَ يساوي وقتَي. |
Yani beni iki kişiliğe bürünüp dünyaya ilham vermeye ikna eden sendin. | Open Subtitles | أعني، أنكِ من أقنعَني باحتضان شخصيتي الثنائية وإلهام العالم. |
Hem beni senin benden hoşlandığına ikna eden kişinin de o olduğunu gayet iyi biliyorsun. | Open Subtitles | تعرفين بوضوح أنهُ هُو من أقنعَني بأنكِ تُحبيني. |
Köpek fabrikasındaki bu gelecek vadeden yeni işin beni evlenecek olgunluğa geldinize ikna etti. | Open Subtitles | هذه المهنةِ الجديدةِ الوَاعِدةِ في غذاءِ الكلبِ أقنعَني... بأنّك إثنان بالغ بما فيه الكفاية للزَواج. |
Ama kanıtlar beni diğer türlü olduğuna ikna etti. | Open Subtitles | لكن الدليلَ أقنعَني بغير ذلك |
Sonuçta beni bu işe o ikna etti. | Open Subtitles | مع ذلك، أقنعَني |
Uh, arkadaşım Liz beni ikna etti. | Open Subtitles | Uh، صديقي ليز أقنعَني. |
Beni ikna etti. | Open Subtitles | - هو فقط أقنعَني. |