Zehirler yaşamak için en iyi şey olmadığı için vücutlarımız karışıklığa yol açan yediğimiz şeyden direkt fakat hoş olmayan bir şekilde kurtulmak üzere evrim geçirdi. | TED | ولأن السموم ليست بالشيء المثالي للبقاء على قيد الحياة، فإن أجسامنا قد طوّرت شكلا مباشرا وغير لطيف للتخلص مما قد نكون أكلناه والذي سبب هذا التداخل. |
Ama yediğimiz her şeye mum koydurttu. | Open Subtitles | لكنّه جعلهم يضعون الشموع في كلّ شيء أكلناه |
Bugün yediğimiz onca şeyi yapmaya nasıl vakit bulabildi? | Open Subtitles | كيف سيكون لديكِ الوقت لعمل كل هذا و كل شيء أكلناه اليوم |
Buradalardı, yemek vardı, hepimiz yedik işte. | Open Subtitles | أعني، كانوا هنا وكان هناك غذاء، وكلنا أكلناه |
Bisikletimi sattım ve et aldım ve midemiz çatlayıncaya dek et yedik. | Open Subtitles | بعتُ دراجتي، وإشتريت كلّ ما أمكنني من لحم. أكلناه كلّه. |
Kayıp halka kayıptı, çünkü onu yemiştik. | Open Subtitles | السبب الوحيد في فقدان الحلقة المفقودة هو أننا أكلناه |
Bizi yamyam ya da köpekbalığı olmakla suçlamadan önce, sanırım yediğimiz şeyin insan eti olup olmadığını çözmemiz gerekiyor. | Open Subtitles | قبل أن تتهمنا بأننا من آكلي لحم البشر أو قروش أو أي شئ تحاول أن تقوله أعتقد يجب أن نكتشف ماإذا كان ما أكلناه لحم بشري |
Gerçekten o gece yediğimiz o berbat Çin yemeğini hatırlamıyor musun? | Open Subtitles | ألا تتذكر الطعام الصيني الفاسد الذي أكلناه تلك الليلة ؟ |
"Dün, tren istasyonun tuvaletinde salonun ortasında yediğimiz terlik nerede?" | Open Subtitles | أين القبقاب الذي أكلناه البارحة في صالون تجميل حمام محطة القطار |
Sanırım tito demek istiyorsun! Toto geçen akşam yediğimiz şeydi. | Open Subtitles | "اتعني "تيتو توتو" الذي أكلناه ليلة أمس للعشاء" |
Sanırım tito demek istiyorsun! Toto geçen akşam yediğimiz şeydi. | Open Subtitles | "اتعني "تيتو توتو" الذي أكلناه ليلة أمس للعشاء" |
ve geçen hafta yemekte yediğimiz her şey. | Open Subtitles | وكل شيء أكلناه في العشاء الأسبوع الماضي |
Eğer bu suşiyse, ...yediğimiz o diğer şey neydi be? Alakasızdı. Tüm yönleriyle alakasızdı. | Open Subtitles | -اذا كان هذا سوشي ، ما هو ذلك الشيء الذي أكلناه |
Bu yediğimiz yemek. | TED | هذا هو الطعام الذي أكلناه. |
Dün gece hepsini yedik sanıyordum. | Open Subtitles | لقد إعتقدت بأننا أكلناه كله الليلة الماضية |
Arkadaşlığımızın hatırına yedik tabii. | Open Subtitles | أكلناه على أية حال، لأجل الصداقة |
Sürpriz bir piknik hazırlamıştım ama kamyoneti bozuldu ve burada yedik. | Open Subtitles | أعددت سلة طعام للنزهة، لكن شاحنته تعطلت، لذا... أكلناه هنا... |
Sana da yemek söyledik ama sonra kendimiz yedik. | Open Subtitles | طلبنا عشاءً لك، لكننا أكلناه |
Bizde dayanamayıp yedik. | Open Subtitles | أكلناه لأنه كان لذيذا |
Dün de bunu yemiştik! Ve önceki gün de. | Open Subtitles | ذلك ما أكلناه للغذاء بالأمس - و قبل الأمس كذلك - |
İlk buluşmamızda bunu yemiştik. - Evet. | Open Subtitles | هذا ما أكلناه بموعدنا الأول |