Kaya yığınları dağ boyutuna ulaştığında çekim gücü süreci hızlandırır. | Open Subtitles | عندما وصلت أكوام الصخور لحجم الجبل تسرّع الجاذبية هذه العملية |
Ve büyük yaprak yığınları gibi görünen şey aslında iki tek yaprak. Sert çöl ikliminin etkisiyle zamanla parçalara ayrılmış. | TED | و مايبدو و كأنه أكوام من الأوراق هو في الحقيقة عبارة عن ورقتين فقط تمزقت إلى أجزاء بفعل الأحوال الصعبة للصحراء |
Böylece bir yığın veriyi analiz ettikten sonra keşfettiğimiz şey şuydu; işsizlik ve sefalet 2011 Arap ayaklanmalarının tek sebebi değildi. | TED | إذن بعد تحليل أكوام من البيانات، ما اكتشفناه كان هذا: البطالة والفقر لوحدهما لم يؤديا للانتفاضات العربية في 2011. |
En sonunda yakılana dek bu atıklar şeker fabrikasının yanında bir yığın olarak bekliyorlar. | TED | هناك فقط أكوام منه بجانب مطحنة السكر حتى يحرقوها في النهاية. |
Köylüler tezek yığınlarının içinde boyanmış botlarıyla dikilecekler. | Open Subtitles | سيقف الفلاحين على أكوام الروث لابسين أحذية لمّاعة. |
Benim gibi 30 yılı aşkın süre, gübre yığını içinde yaşarsan her şeyin riskli olduğunu öğrenirsin. | Open Subtitles | عندما تعيش في أكوام السماد هذه لأكثر من ثلاثون عام كما كنت فستعرف أن كل شيء محفوف بالخطر |
Polisler evini basıp, malafatını tokatlayan adamların yığınla DVD'sini bulmuşlar. | Open Subtitles | داهمت الشرطة منزلة وعثروا على أكوام من الشرائط لأشخاص يسمنون |
Daireler çizerek yürüdüğünüzü; kar yığınları arasındaki bacaklarınızın ağırlığını; rüzgarda kaybolan yakarışlarınızı bile bilmezsiniz. | Open Subtitles | ولا تعرف أنك تمشي في دوائر وثقل سيقانك في أكوام الثلج إختفاء صيحاتك في الريح |
Kadın her şeyi saklıyormuş. Posta yığınları dahil. | Open Subtitles | .لقد احتفظت بكل شيء أكوام من البريد أيضاً |
Çöp yığınları şehirde bir salgın hâlini aldı. | Open Subtitles | أكوام القمامة أصبحت كارثية جداً في المدينة |
Neyse ki, yakınlarda Octavia'nın ürettiği uçan-blok olarak adlandırılan, havada durabilen taş yığınları köprü için gerekli bileşenleri oluşturuyor. | TED | لحسن الحظ، توجد أكوام من الحجارة العائمة جانبًا كمكونات للجسر... مُخترعة من قبل أوكتيفيا بحد ذاتها... تدعى الأحجار العائمة. |
Yirmi yıl öncesinden kalma gazete yığınları var. | Open Subtitles | أكوام من الصحف القديمة منذ عشرين سنة |
Değerli taş yığınları gibi mesela? | Open Subtitles | مثل أكوام كبيرة من المعادن الثمينة؟ |
Ölmüş bir yığın insan. | Open Subtitles | دوف باسيكوفتش يهودى مجرى أكوام هائلة من جثث الموتى |
Yarım metreden fazla kalınlıkta bir yığın kağıt, | Open Subtitles | أكثر من سُمك قدمين ،من أكوام الورق الضخمة |
Ve itiraf etmeliyim ki, sınıflandırılmamış bir yığın postam ve üzerinden geçmediğim bir yığın e-postam var. | TED | ويجب أن أعترف أنه لا يزال لدي أكوام من البريد التي لم أقم بفرزها بعدُ وأكوام من رسائل البريد الإلكتروني التى لم أطلع عليها |
Ve Barnacle'lar oldukça ve bunu kağıt yığınlarının altına gömdüğü sürece olmaz. | Open Subtitles | ويجب أن ينظر إليه العالم أجمع وهم يدفنونه تحت أكوام الورق. |
Büyük çöp yığınlarının içinde oturuyorlar. | Open Subtitles | يجلسون على أكوام من القمامة |
Molozlardan oluşan orantısız bir kazık yığını minyatür bir dünyaya dönüşür. | Open Subtitles | أكوام غير متناسبة من الحطام تحوّلت لعالم مصغَّر |
Ve birinin yığınla para kazanmak için kendi firmasını kurduğunu öğreniyorum. | Open Subtitles | والآن يوظفني شخص أسس شركته الخاصة لأجل أكوام من المال؟ |
Parçalara ayırıp düzgün kümeler halinde bırakmak gerekiyor. | Open Subtitles | كنت من المفترض أن تفكيكه وترك الأمر في أكوام أنيق. |