Tıpkı şu video oyunları gibi. Daha sadece birinci aşamayı geçtik. | Open Subtitles | هي مثل أحد ألعاب الفيديو تلك أنت فقط هزمت الموجة الأولى |
tamam, yani video oyunları saldırganlığı ortaya çıkarıyor sporlar fiziksel yorgunluk da yapıyor. | Open Subtitles | ألعاب الفيديو تعد مُتنفساً للسلوك العدواني الذي قد تقدمه الرياضات المرهقة جسدياً أيضاً |
Paten mağazasında 1000 dolar. Birkaç yüz dolar video oyunu dükkânında. | Open Subtitles | لدينا 1000 دولار بدكانِ زلاجات أيضاً بضعة مئات بمحلات ألعاب الفيديو |
Hmm, size günlerce bilgisayar oyunu oynamanın gerçekte sağlığınız için iyi olduğunu söylemeyeceğim. | TED | حسنًا، أنا لن أقول بأن لعب ألعاب الفيديو يوميًا مفيدٌ للصحة. |
bilgisayar oyunları, makinelerin insan türüne yardım planının ilk aşaması. | Open Subtitles | ألعاب الفيديو هم الخطوة الأولى لخطة للآلات لتساعد الجنس البشري |
Fakat video oyunlarını çok uzun süre koruyabilmemiz için gereken şey bu ve müzeler de böyle yapıyor zaten. | TED | ولكن هذا ما سيمكننا من الحفاظ على ألعاب الفيديو لوقت طويل حقاً، وهذا ما فعله المتاحف. |
video oyunları sebep değil. | TED | ألعاب الفيديو والكمبيوتر ليست هي سبب المشكلة |
video oyunları bir bulgudur. | TED | ان ألعاب الفيديو والكمبيوتر هي أعراض للمشكلة |
video oyunları esasen kullanıcılara sürekli öğrenme süreci sağlar. | TED | بشكل أساسي، تقدم ألعاب الفيديو لمستخدميها عملية تعلم متواصلة. |
Bilirsiniz, video oyunları çok derin olabilirler, çok düşüncesiz olduklarında bile. | TED | تعلمون، ألعاب الفيديو يمكن أن تكون حقاً عميقة حتى عندما كنت طائش تماما. |
Bu teknoloji ile video oyunları farklı gözükecek ve çok farklı hissedilecek. | TED | مع هذه التكنولوجيا سيصبح شكل ألعاب الفيديو مختلفة وسيكون لها نمط مختلفة جدا. |
Yönetici asistanı bazen büyük ekranda video oyunu oynamasına izin verirmiş | Open Subtitles | مُساعد المدير يسمح له أحياناً بلعب ألعاب الفيديو على الشاشة الكبيرة، |
Tanrım! Lanet bir video oyunu gibi! | Open Subtitles | ياللمسيح تبدو كروايات ألعاب الفيديو اللعينة |
video oyunu makineleri çoğu marketin demirbaşıdır. | Open Subtitles | سحرة ألعاب الفيديو أناس تجدونهم في كل المتاجر |
Vaktimin çoğunu evde kitap okuyarak, televizyon seyrederek veya bilgisayar oyunu oynayarak geçirdim. | TED | لذا في غالب الأحيان، كنت أقضي يومي في البيت أطالع الكتب وأشاهد التلفاز أو ألعب ألعاب الفيديو. |
Yasal bilgisayar oyunu işini yürüttüğü depo. | Open Subtitles | مخزنه، حيث يَجري عمل ألعاب الفيديو الشرعيِ. |
Arkadaşlarla bilgisayar oyunu oynamaktan daha keyifliydi. | Open Subtitles | حسنٌ، كان ذلك أمتع من قتل الأشخاص في ألعاب الفيديو |
Geçtiğimiz gün herkesin bilgisayar oyunları hakkında sağlam bir görüşü olduğunu öğrendik. | TED | سمعنا سابقا أن الكل لديه رأي قوي عن ألعاب الفيديو |
Biz video oyunlarını alet edevatlarıyla birlikte göstermek istemiyoruz. atari salonu nostaljisi yok. | TED | أننا لا نريد أن نظهر ألعاب الفيديو مع أدواتها. لا يوجد ممر الحنين إلى الماضي. |
Teknolojideki arkadaşlara yine sevgiler: Video oyunlarında kadın düşmanlığından para kazanma bitmeli. | TED | والمزيد من الحب لأصدقائي في التكنولوجيا: الربح من خلال كراهية النساء في ألعاب الفيديو يجب أن تنتهي. |
Kod olmayınca, çünkü, bilirsiniz, video oyun şirketleri bazı durumlarda çok cana yakın değiller, kod olmayınca, şirketle olan ilişkiyi de ediniyoruz. | TED | في غياب القانون، لأنه، كما تعلمون، شركات ألعاب الفيديو ليست وشيكة جداً في بعض الحالات، في غياب ذلك، نكتسب العلاقة مع الشركة. |
Kulağa saçma gelecek ama video oyunlarından katbekat daha iyi. | Open Subtitles | هذا قد يبدو جنونياً لكنه أفضل بكثير من ألعاب الفيديو |
Seni köylü hödük seni, atari oynamayı da mı biliyorsun sen? | Open Subtitles | أتعلم يا رجل، لشخص مثلك لا يجب أن تلعب ألعاب الفيديو |
İşte ben de bunu çok ilginç buluyorum; video oyunlarına MoMA koleksiyonunda yer vermemizle birlikte gelen tepkilerden bahsediyorum. | TED | وهذا بالفعل ما وجدته مثير للفضول حول ردود الفعل التي أجريناها جراء تنصيب ألعاب الفيديو في مجموعة متحف الفن الحديث. |
Mutluluk peşinde koşup video oyunlarının üzerinde çalışabiliyorsun çünkü eşcinselsin. | Open Subtitles | وتلاحق أحلامك وتعمل على صنع ألعاب الفيديو لأنك مثلي الجنس. |
Son zamanlarda Google kendi YZ'sine bilgisayar oyunlarının nasıl oynanacağını öğretti. | TED | قامت جوجل مؤخرا بتعليم ذكائهم الاصطناعي كيفية تعلم لعب ألعاب الفيديو. |
Ayrıca EA Sports oyun haklarını almak için bize yüz bin dolar teklif ediyor. | Open Subtitles | وشركة ألعاب الفيديو ستعطينا مئة ألف دولار من أجل حقوق اللعبة |
Laboratuvarda esas yaptığımız şey doğrudan, nicel bir tarzda, bilgisayar oyunların beyine etkisinin ne olduğunu ölçmek. | TED | الذي نفعله عادةً في المعمل هو القياس المباشر بطريقة كميّة عن تأثير ألعاب الفيديو على الدماغ. |
bilgisayar oyunların arasında bile, size şu anda bu aksiyon dolu Bilgisayar oyunlarını anlatıyorum. | TED | وحتى في ألعاب الفيديو، وأنا أحدثكم الآن عن ألعاب الفيديو المليئة بالإثارة، |