Böyle yerlere girince, direk olarak geçmişe ulaşıyorsunuz çünkü on yıllarca enlememiş bir şekilde duruyorlar. | TED | فعندما تقصد أماكن كهذه, لن تلبث أن تجد نفسك قد ولجت مباشرة في الماضي لأنها تظل على هي عليه لعقود. |
Böyle yerleri görme fırsatım oluyor çünkü uzayda ve zamanda yolculuk edebiliyorum ama aynı anda değil. | Open Subtitles | أنا محظوظ لكوني أتمكن من زيارة أماكن كهذه لأنه يمكنني السفر بالزمن و الفضاء و لكن ليس خلال الإثنين بنفس الوقت |
Böyle yerlerde, birlikte yasayan insanlara karsi önyargi vardir. | Open Subtitles | ثمة تحيز في أماكن كهذه ضد الأشخاص الذي يعيشون سوياً |
Çünkü bu tür insanlar olmadan bu tür yerlere kavuşamayız. | TED | لأنه بدون هؤلاء لن يكون عندنا أماكن كهذه |
Böyle yerlerin sahibi olmanın faydası iyi insanlara iyi şeyler yapmaktır. | Open Subtitles | إنها أحد مميزات إقتناء أماكن كهذه عمل أشياء لطيفة لأشخاص لطفاء |
Böyle yerlerden geçer ve içeride neler olduğunu merak ederdim. | Open Subtitles | وقد اعتدتُ على المرور على أماكن كهذه والتساؤل عن ما هيتها |
Bu gibi yerlerde alıcıların kayıtları tutulur. | Open Subtitles | أماكن كهذه تحفظ سجلات للمشترين لديهم |
Halk hikâyelerimiz, bunun gibi yerlerden ortaya çıkmıştır. | Open Subtitles | حكايات رفاقنا تنشأ من أماكن كهذه |
Eskiden beraber Böyle yerlere mi giderdik? | Open Subtitles | إذن كنا نأتي إلى أماكن كهذه معاً؟ |
- Böyle yerlere geldiğinizi bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أنك تأتي إلى أماكن كهذه |
- Böyle yerlere geldiğinizi bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أنك تأتي إلى أماكن كهذه |
Nasıl Böyle yerleri görüp de böyle anları yaşayıp, hâlâ inançsız olabiliyorsun? | Open Subtitles | .... كيف ترى أماكن كهذه وتحظى بأوقات كهذه ولا تؤمن ... |
Dur biraz, Böyle yerleri duymuştum. | Open Subtitles | مهلًا، إني سمعت عن أماكن كهذه. |
Böyle yerleri hep duymuştum. | Open Subtitles | سمعت عن أماكن كهذه! |
Şanslısınız. İnsanlar niye Böyle yerlerde yaşar bilemiyorum. | Open Subtitles | من حسن حظكِ، لا أعرف لمَ يسكن الناس في أماكن كهذه |
Böyle yerlerde çalışan bazı adamların bazen cesetlere bir şeyler yaptığı söylenir. | Open Subtitles | كما تعرف، يقولون إن بعض الرجال الذين يعملون في أماكن كهذه يفعلون أشياء بالجثث أحياناً |
Annem bu tür yerlere girip çıkardı hep, o yüzden işlerin nasıl yürüdüğünü biliyorum. | Open Subtitles | لقد كانت والدتي تتداول الدخول والخروج على أماكن كهذه لذلك أعرف طريقة جريان الأمور |
Bu tür yerlere alışık değilsinizdir. | Open Subtitles | أنت لست معتادة على أماكن كهذه |
İroni, Böyle yerlerin insanları korumak için yapılıyor olmasında. İroniden nefret ederim. | Open Subtitles | المفارقة أنّ أماكن كهذه أنشئت لحماية الناس |
Böyle yerlerin varlığını daha önce duymuştum. | Open Subtitles | لقد سمعت عن أماكن كهذه المتاجرة بالأطفال |
Buraya hiç gelmemeliydim. Böyle yerlerden hep atılmışımdır. | Open Subtitles | لا يجب أن أكون هنا أنا أطرد عادة من أماكن كهذه |
Bu gibi yerlerde hep gece yarısıdır. | Open Subtitles | أماكن كهذه دوماً تبدأ عند منتصف الليل |
Halk hikayelerimiz, bunun gibi yerlerden türemiştir. | Open Subtitles | حكايات رفاقنا تنشأ من أماكن كهذه |
Bu ufak video klibini göstermek istiyorum. Bizi ne tür sıkıntıların karşıladığını böylece biraz anlayabileceksiniz. Çoğu zaman "Bu tür yerlerde fosilleri nasıl bulabiliyorsunuz?" | TED | أود أن أريكم هذا المقطع لتتمكنوا من تصور مانواجهه لأننا, عادة مانسأل كثيرا عن كيفية إيجادنا للأحافير في أماكن كهذه ؟ |